Dans atölyesi 2009 cha cha cha çalışmaları

Yeni dönemine Mart 2009 başında başlayan Dans Atölyesi Latin danslarında 1 ayı geride bıraktı. Bu dönem içersinde Cha Cha Cha öğrendiler.
Eğlenceli geçen 1 ayın ardından, yeni bir dans diyor ve 2 Nisan 2009 akşamı saat 20:00'da Disco Fox eğitimi almak için start veriyoruz. Katılmak isteyen herkesi bekleriz.

22 mart misi köyü etkinligi...








22 marta Dernek olarak,Bursa Doğa Der'in organizasyonu ile Misi Köyü'nden-Gölete kadar 15 km lik bir yürüyüş gerçekleştirdik.Yürüyüşe katılmayan arkadaşlar ise köyde kalarak,Doğa Der'den Taner arkadaşımızın fal seansina katıldılar..Ayrıca da ritim atölyeside yaptık ama atölye çalışmasına ait resimler henüz ulaşmadı elimize. Misi Köyünden dönüşte Ali'nin Fatih Sultan Bulvarındaki kafede de Dilek Süren'in 26.yaş gününü kutladık..Bol bol pasta yedik.Sonra da Atilla ve Handan'ın kafesine gidip son çaylarımızı içip evlerimize gittik.
Herkese bu güzel sosyal ve kültürel etkinlik için teşekkürler..

gemlik yöresi gürcü oyunları....






Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği'nin yeni projesi olan Gemlik Gürcülerine ait Şekeroğlan ve Üç ayak oyunlarının öğrenilmesine Cemal Küçük eğitmenliğinde 17.03.2009 da başlanmıştır.
Halkoyunları Atölyesinden ayrı gibi gözükse de yapılan bu çalışma halkoyunları atölyesinin içindedir. Dolayısı ile bu çalışma Gemlik yöresinde, genelde düğünlerde oynanan, herkesin pek bilmediği bir kültürel değerin yok olmasına karşı, Halk Dansları Atölyesinin kollektif bir çabasıdır.

Gemliğin kültürel yapısına ait tüm Halk oyunlarının, hem öğrenilip, hemde kayıt altına alınması ve daha sonraki kuşaklara aktarılmasını amaçlayan geniş açılımlı bir projeninde, ilk adımı bu vesile ile atmış olduk.

Kültürel çalışmaları öncelikleri arasına alan bir dernek olma gerçeğinden yola çıkarak, Kezban Ataş, Abdullah Sal'ın girişimi ile projemizin ilk ayağını devreye sokmuş bulunuyoruz.

İlk olarak Gürcü oyunları ile bu çalışmaya başladık. Nedeni ise Gemlik bölgesi dışında bu bahsi geçen Gürcü oyunlarının oynanmıyor olmasıdır.

Orhangazi kafkas derneklerinin belirttiklerine göre Şekeroğlan ve Üçayak oyunları sadece Gemlik ilçe sınırlarında yer alan Hamidiye, Haydariye, Selimiye ve Yalova'ya bağlı Esenköy'de oynanmakta. Bunu yanı sırada zamanla birçok oyunda unutulmuş durumda.
Bu sebeple bu proje çok önemli.Kültürler insanlık yaşamının can damarlarından biri sonuçta. Her yok olan Kültürel değerler,insanlığında yok oluş sürecine giden bir yol..

Adem Murat Yılmam'ın gündeme taşıdığı ve bir belgesel ile ulusal boyuta taşınmasını düşündüğü bu projenin daha da büyümesi ve gelişmesi için, bu yolda bizimle birlikte olup, farklı bir bakış açısı katacak olan herkesi bu yeni projenin içine davet ediyoruz.

Evet, hem bir belgesel ile bu köylerde halen var olan yaşamları kayda alacağız,hemde derneğimizin öncülüğünde Gemlik'te yepyeni bir kültürel çalışma başlatacağız..

balıkçı motorundan gemlik kıyıları 01.02.2009



Bu resimleri bir projemizin ön çalışması olarak çekmiştim..Fakat geri kalan resimleriyükleyemiyorum ama çabalarım devam edecek. Projenin fikir babası Arca Atay,yardımcıları Mehmet Gur ve ben idim...



8 mart 2009 cumalıkızık kahvaltı

8 mart sabahı Gemlik Yaşam Atölyesi üyesi kadınları çok daha keyifli ve huzurlu uyandılar..Çünkü 8 mart, kadınların tüm sorunlarından ve kadın olarak uğradıkları ayrımcılıktan kurtuldukları bir gündü....Maalesef bu onların rüyalarında gördükleri bir gerçekti.Çünkü yataklarından kalktıklarında dünya hala aynı dünya idi ve kadınlar hala namus denilen erkek uydurması nedenlerden dolayı öldürülüyordu.Kadınlar hala işyerlerinde cinsiyetçi ayrıma uğramaya devam ediyorlardı....Yani kadın olmaktan kaynaklı sorunlar olduğu gibi duruyordu....

Fakat herşeye rağmen hava çok güzeldi ve Cumalıkızık'ta kahvaltı yapmak için şartlar olumluydu..En azından bugün kadınlar için güzel geçmeliydi ve geçti de..

Derneğimizin kadınlarının organize ettiği bu kahvaltı şölenine erkekler de destek vererek 20kişi yola çıktılar.. Cumalıkızık'ta yenilen lezziz ve şirin kahvaltıdan sonra dernek kurucularından Ali Süren'in Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'nda açtığı kafeye gidildi. Ali Süren'in açtığı mekan hayırlı ve uğurlu olsun diyoruz. Yolunuz Bursa'ya düşerse Ali'ye muhakkak uğrayın...

Ali'nin kafede geçirilen keyifli saatlerden sonra bowling ve benzeri sporların yapıldığı bir mekanda eğlenilip evlere geri dönüldü..

Bazı resimler alt sayfada. Elbette hepsi değil...

8MART 2009 CUMALIKIZIK KAHVALTI RESiMLERi










Su Platformu...

25/02/2009 ERHAN İÇÖZ Jeoloji Mühendisi


İstanbul’da yapılacak “Dünya Su Forumu”, sularımızın özelleştirilmesini, ticarileştirilmesini gündemine almaktadır. Su, asla ticari bir meta olmamalıdır. İstanbul’da yapılacak “Dünya Su Forumu”, sularımızın özelleştirilmesini, ticarileştirilmesini gündemine almaktadır. Su, asla ticari bir meta olmamalıdır. Sularımızda, arsenikten çok daha büyük bir tehlikedir özelleştirme. Parası olmayanın suya erişim hakkının ortadan kalkmasıdır. Acaba, “devlet bu işi yapamıyor, özelleştirilsin” anlayışının yerleşmesi mi hedeflenmektedir.Öncelikle, su kaynaklarının neler olduğu ve güvenli su kaynağının nasıl olması gerektiğini irdelemeliyiz. Doğadaki sular, yer altı ve yer üstü suları olarak ikiye ayrılabilir. Yerüstü suları, akarsular, göller ve denizlerde bulunurken, yer altı suları yeraltına süzülerek kayaların çatlaklarında, kum ve benzeri taneli jeolojik birimlerin boşluklarında yer alır. Yerüstü sularının yüzde 98 dolayındaki bir kısmı tuzlu deniz sularıdır. Kalan yüzde 2’si olan tatlı suların ise çok büyük bir bölümü buzullar şeklinde kutup bölgelerindedir. Bunların dışında kalan akarsu ve göllerdeki sular ile yer altı suları, çok az gibi görünse de akılcı kullanıldıkları taktirde yeryüzündeki tüm canlılara yetecek düzeydedir. Ama insanoğlu ne yazık ki suları akılcı kullanmaktan çok uzak.
Başta sanayinin atık suları olmak üzere, tarımsal ilaçlar, madenler, kentlerdeki atık sular, öncelikle yerüstü su kaynaklarının hızla kirlenmesine neden olmuştur. Hepimiz, artık temiz akan bir akarsuyumuzun olmadığını biliyoruz. Sanayinin yoğun olduğu bölgelerdeki kirlilik çok daha üst düzeyde. Sağlığımız çok ciddi risk altında.Bu kirlenmiş sular, buharlaşıp yağış olarak yeryüzüne geri döndüğünde, taşıdığı kimyasalların bir kısmını da birlikte getirmektedir. Asit yağmurlarını hepimiz duymuşuzdur. Yağışın bir kısmı, yer altına süzülerek yer altı sularını oluşturur. Benzer şekilde, akarsuların taşıdığı suların bir bölümü de yeraltına süzülerek yer altı sularını zenginleştirir. Kirli sulardan beslenen yer altı suyunun da kirleneceği açıktır.Her şeyden önce, hızlı nüfus artışının çözümü güçleştirdiği ve hatta giderek çözümsüzlüğe neden olduğu bilinmelidir. Nüfuz artışına paralel olarak artan su ihtiyacının karşılanması gerekmekte, politikacılar da bunu koz olarak kullanmaya çalışmaktadır.Diğer yandan, çarpık büyüme, sürdürülebilir kalkınma politikaları, halk sağlığından çok küresel kapitalizmin gelişmesini hedeflediğinden aşırı su ve enerji kullanımını da beraberinde getirmektedir. Su-enerji ilişkisi gözden uzak tutulmamalıdır.Kirlenen sular, kullanıma sunulmadan önce arıtılmak zorundadır. Bu da enerji kullanımında artış demektir. Maliyetlerde artış demektir. Yani, kirlensin, biz arıtır temizleriz demek, maliyeti halka yüklemek demektir. Asıl çözüm, suların kirlenmesinin önüne geçilmesidir. Diğer yandan kirletenlerle arıtma bedelini ödeyen farklıdır. Kirletenler (sanayici), maliyeti karşılamadığından ve kapitalist sistemin gereği olarak da onların üzerine gidil(e)mediğinden, tüm fatura suyu kentte kullanan halka çıkmaktadır.Çözüm, sanayinin ve tarımın suları kirletmesini önlemek, kirletenlere caydırıcı yaptırımlar uygulamaktan geçmektedir. Sürdürülebilir kalkınma mantığındaki “kirleten öder” anlayışı da çok yanlıştır. Esas olan kirletilmemesidir. Kirlenmenin bedelini ödeseniz bile, geri kazanım giderek zorlaşmakta, imkansızlaşmaktadır. Suların arıtılması, sadece arıtma şirketleri için kazançlıdır. Tüm arsenikli sular, sanayinin yoğun olduğu yerlerdedir (Gediz yakınları, Halkapınar, Çiğli vb sanayi bölgeleri). Bu bir rastlantı değildir. Suları kirletenlerin üzerine gidilmeden çözüm olasılığı yoktur.Kalıcı çözümler için, üniversitelerle işbirliği içerisinde, daha derin akiferlerin (su taşıyan kayalar) araştırılması, kirlenmenin önlenmesi, tarımda ve sanayide su tasarrufunun sağlanması, kentlerdeki kayıp-kaçak oranının, etkin önlemlerle minimize edilmesi ile olanaklıdır. Yani, çözüm vardır. Gerekli olan bu iradeyi gösterebilmektir.Suyun ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi kapımızda. Parası olmayanın suya erişim hakkı ortadan kalkacaktır. Bu, arsenikten çok daha tehlikelidir. Sularımızın özelleştirilmesine karşı örgütlü mücadeleye şimdiden başlanmalıdır. Yerel yönetimler, suyun belli bir miktarını kent halkına ücretsiz ulaştırmalıdır. Elektrik de halka, yine belli miktara kadar maliyetine verilmelidir. Çünkü halk, elektrik ve suyu ticari amaçla kullanmamaktadır. Bu uygulama, aynı zamanda su ve elektrik tasarrufunu da özendirecektir.Suyun yüzde 65’i tarımda, yüzde 10-12’si sanayide yüzde 12 dolayında ise kentlerimizde kullanılmaktadır. O zaman en büyük tasarrufun tarımda yapılması kaçınılmazdır. Tarımda, damlama sulamaya geçilerek yapılacak tasarruf ve uygun gübre kullanımı gibi önlemlerle, su sorunu büyük oranda çözümlenebilecektir.Geciktirilmeden yapılması gereken diğer bir şey ise tüm kentlerimizde çok yüksek olduğu bilinen şebeke kayıplarının minimize edilmesidir. Bu, iki nedenle çok önemlidir. Birincisi, halk sağlığının korunması, ikincisi ise kıt olan suyumuzun israfının önlenmesi.İzmir ve yöresindeki en temiz bölge olan Tahtalı ve Çamlı Havzaları, çok iyi korunmalı, altın ve diğer madencilik faaliyetleri, taşocakları, yoğun yerleşim gibi kirletici unsurlara kesinlikle izin verilmemelidir.


http://www.suplatformu.net/

Alternatif Su Forumu Hazırlık Toplantısı Yapıldı

Perşembe, 22 Ocak 2009

Suyuma Dokunma Kampanyası, 20-22 Mart tarihlerinde düzenleyeceği Alternatif Su Forumu’nun 2. Hazırlık Toplantısı’nı Taksim Hill Otel’de düzenledi. 17 Ocak’ta yapılan toplantıya Türkiye’nin yanısıra Meksika, Almanya, Avusturya ve Katalonya’dan konuklar katıldı.
Hazırlık toplantısında öncelikle Dünya Su Forumu ve Türkiye’deki su sorunları üzerine sunumlar gerçekleşti. Sunumlarda özellike baraj politikaları ve yapılacak resmi forumla gerçekleştirilmek istenen su politikaları üzerinde duruldu.
Sevgi Mutlu ve Erkin Erdoğan’ın kolaylaştırdığı toplantıda Nükhet Ogan Dünya Su Konseyi, Dünya Su Forumu ve alternatifler konusunda, Almanya’dan Ann Kathrin Schneider Baraj politikaları ve büyük baraj projelerine karşı mücadele konusunda, Ümit Sahin İklim değişikliği ve su politikaları konusunda Katalonya’dan Annelies Broekman Kuraklık, sulama, gıda ve su kaynaklarının yönetimi konusunda, Doç. Dr. Emel Önal Su ve sağlık konusunda, İÇAÇEP’ten Rana Arıbaş İç Anadolu’daki su sorunu konusunda sunuşlar yaptı.
Gökşen Şahin ve Ümit Şahin’in kolaylaştırdığı hazırlık toplantısının ikinci bölümünde ise Serkan Atak’ın kampanyada bugüne kadar yapılan faaliyetler hakkında yaptığı bilgilendirmenin ve Atilla Aydemir’in gelen etkinlik önerileri ile yaptığı sunuşun ardından, alternatif forum hazırlıkları ele alındı. Bu bölümde 2006’da düzenlenen bir önceki alternatif su forumunun örgütçülerinden Claudia Campera da Meksika deneyimi hakkında bir sunuş yaptı.
Yapılan tartışmalar ve alınan kararlar özetle şöyle;
- Alternatif Su Forumu için şu ana kadar 50 aktivite önerisi geldi.- Seminer, atölye ve sergilerden oluşan bu önerilerden, benzer konulardaki seminerler birleştirilecek. Bu konuda çalışması için katılıma açık bir program çalışma grubu oluşturuldu. Program Grubu Şubat ayı ortasına kadar çalışmasını sonuçlandıracak ve programı oluşturacak.- Yurtdışından çeşitli örgütler, seminer ve atölye önerileri için, Belem’de 27 Ocak – 1 Şubat arasında yapılacak Dünya Sosyal Forumu’na kadar süre istedi. Belem’e gidecek arkadaşlarımız orada bu önerileri alıp program grubuna iletecek.- Detaylı ve derdimizi vurucu bir biçimde anlatan basın kiti oluşturulacak. Bunun için bir çalışma grubu kuruldu.- Görsel materyal ve karikatür gibi malzemeler daha ön planda kullanılacak.- Forum sırasında basın toplantılarının yapılabileceği bir alan oluşturmak için araştırmalar yapılacak. Bu konuda çalışması için lojistik-finans çalışma grubu oluşturuldu.- Forumun ikinci gününü (21 Mart’ı) barajlara karşı gün olarak ilan etme önerisi geldi. Yani bu gün tematik olarak baraj karşıtı etkinliklere görünürlük sağlanacak.- Forumdan bir sonuç deklerasyonu çıkarılması önerildi. Bunun için ileride bir grup oluşturulacak.- Basın grubu basın kitinin yanında ses ve görüntü materyalleri de üretecek.Suyuma Dokunma Kampanyası Şubat ayının sonunda bir hazırlık toplantısı daha düzenleyip Alternatif Su Forumu için hazırlıklarını tamamlayacak.
Program, lojistik-finans ve basın çalışma gruplarına katılmak için

iletisim@alternatifsuforumu.org

Suyuma Dokunma Kampanyası Çağrı Metni

Suyuma Dokunma Kampanyası Çağrı Metni 2009 yılının Mart ayında Türkiye önemli bir toplantıya ev sahipliği yapıyor. 5. Dünya Su Forumu, İstanbul’da dünya su politikalarını tartışmak üzere biraraya gelecek. Devlet yönetimlerinin ve özel şirketlerin domine ettiği forumda bugüne kadar ‘su’ sorununu yaratanlar konunun ‘çözümlerini’ arayacak. Sosyal hareketlerin dışlandığı bu kapalı ‘forum’un önemli gündemlerinden biri, Türkiye’deki su kaynaklarının ve baraj vb. yatırımların özelleştirme sürecine açılması olacak.Bizler inanıyoruz ki, su dünyadaki bütün insanların ortak kamusal mülkiyetidir. Kim olursa olsun suyu özel mülkiyet olarak görüp kullanamaz. Su tüm ekosistemlerin vazgeçilmez kaynağı ve temel ihtiyacıdır.Suyuma Dokunma Kampanyası Çağrı Metni 2009 yılının Mart ayında Türkiye önemli bir toplantıya ev sahipliği yapıyor. 5. Dünya Su Forumu, İstanbul’da dünya su politikalarını tartışmak üzere biraraya gelecek. Devlet yönetimlerinin ve özel şirketlerin domine ettiği forumda bugüne kadar ‘su’ sorununu yaratanlar konunun ‘çözümlerini’ arayacak. Sosyal hareketlerin dışlandığı bu kapalı ‘forum’un önemli gündemlerinden biri, Türkiye’deki su kaynaklarının ve baraj vb. yatırımların özelleştirme sürecine açılması olacak.Bizler inanıyoruz ki, su dünyadaki bütün insanların ortak kamusal mülkiyetidir. Kim olursa olsun suyu özel mülkiyet olarak görüp kullanamaz. Su tüm ekosistemlerin vazgeçilmez kaynağı ve temel ihtiyacıdır.Suyun vazgeçilmez özelliğinden dolayı tüm insan toplulukları ve her insan suya – özelde içme suyuna – yeterli nitelik ve nicelikte erişim hakkına sahip olmalıdır. Toplumun refahı su olmadan çoğalamaz, su başka bir kaynakla ölçülemez, kar amacıyla değişilemezdir.Suyun toplumlar, insanlar, cinsiyetler ve ülkeler arası dayanışmanın gelişmesine katkıda bulunması gerekir.Su kaynakları dünya ve bölgeler düzeyinde ile insanların gelirleri eşitsiz şekilde dağılmıştır. Ancak bu, suya erişimin insanlar, topluluklar ve bölgeler arasında böyle olması/kalması gerektiği anlamına gelmez.Çoğu hükümet su kaynaklarını ekonomik gelir olanağı olarak yoğun bir şekilde kullanıyor. Bunu yaparken genelde ekonomik karı temel alarak yapıyor, bu da çok sayıda olumsuzluğa neden oluyor.Su kaynakların yönetimi ve kullanımı, en az ekonomik ihtiyaçlar kadar, toplumsal eşitlik ile ekolojik/çevresel ihiyaçları gözeterek uzun vadeli (sürdürebilir) şekilde planlanıp uygulanmalı. Bu gerçekten hareketle, su öyle kullanılıp korunmalı ki gelecek kuşaklar da suyu aynı şekilde ve özgürlükte kullanabilsin.Kullanılırlık ve sorumluluk temeline bağlı olarak suyun finansal sorumluluğu hem bireysel hem de kamusal olmalı. Suyun her insanın ve her insan toplulumunun temel ihtiyacını karşılayacak şekilde sağlanması bir toplumsal anlaşma olarak ele alınmalı.Su politikası yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde yüksek oranda demokrasi anlamına gelmekte.Su kaynakları ile alınacak kararlar toplumun en geniş kesimi tarafından demokratik yönteme dayanarak alınmalı, yerel ve bölgesel düzeydeki topluluklar ve insanlar özellikle bu sürece aktif şekilde dahil edilmelidir. Suyun yönetimiyle ilgili kararlar sosyo-ekonomik çoğunluluklara ve kültürel farklılıklara saygı temelinde alınmalıdır.Türkiye’de bugüne kadar süregelen, doğal kaynakların sonuna dek tüketilmesine dayalı, çevreyi gözetmeyen kalkınmacı anlayış terkedilmeli, baraj projeleri bu eksende yeniden gözden geçirilmelidir. Suyun ve doğal kaynakların özelleştirilmesi fikrinden vazgeçilmeli, su uluslararası hegemonyanın bir aracı olarak görülmemelidir. Küresel ısınmaya bağlı su ve gıda krizinden kaynaklanan zararlar karşılanmalı, karbon emisyonunu azaltıcı politikalar derhal hayata geçirilmelidir.Bu gerekçelerle hareket eden bizler, Dünya’daki çok sayıda sosyal hareketle birlikte 2009 Mart’ında İstanbul’da Alternatif Su Forumu’nu düzenleyeceğiz. Herkesi, su ile ilgili çeşitli başlıkları tartışacağımız ve suyu kar alanı olarak gören Dünya Su Forumu’na karşı eylemler düzenleyeceğimiz bu sürece katılmaya çağırıyoruz.Kar Değil İnsan !Başka Bir Su Yönetimi Mümkün !
Küresel Eylem Grubu
www.kureseleylem.org

01.03.2009 Hayriye-Mecidiyeköy yürüyüşü

01.03.2009 sabahı neşe ve sevinçle uyanan doğa sporları atölyesi üyeleri.Yüzlerini yıkadıktan sonra hemen hazırlanıp,iskele meydanında ki buluşma yerine geldiler.Buluşma yerinde birbirlerine günaydın diyen doğa sporları atölyesi üyeleri onları bekleyen minibüse bindiler. Bayanlara öncelik tanıyan erkek üyeler 8 mart dünya emekçi kadınlar gününe az kalması nedeni ile kadınların taktirini kazanmayı önemsediler :-)

Yürüyüş saat 0900 da Hayriye köyünde başladı. Yürüyüşçüler başlangıç cizgisine gelip,start sesi ile harekete geçtiler. Öncelik yine bayanlara idi. Bir ara bayanlara yol vermekten yürüyüş durmak zorunda kaldı..

Saat 1200 da ilk durak olan Mecidiyeköye varıldı. Köy kahvesinde verilen moladan sonra nihai hedef olan Armutlu Kaplıcalar bölgesine doğru yola çıkıldı. Yine bayanlara öncelik vermekten geri durulmadı.

Saat 1430 da Armutlu kaplicalar bölgesine varıldı..

Bu yürüyüşte Çaldere kanyonuna ufak boyutta bir keşifte yapildi.Ünal abinin belirttiğine göre Çaldere kanyonu,Sansarak kanyonundan daha güzelmiş..

Yürüyüşe ait resimler Ridvan ve Cengiz tarafından çekildi. Onlara tüm Gemlik halkının huzurunda teşekkür ediyoruz..

Resimler aşağıdadır...

01.03.09 Hayriye-Mecidiyeköy yürüyüşü fotoğrafları