Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği üyeleri 23.11.2008'de Güvenli-Yeni Sölöz Köyü arasında ki 25 kmlik parkurunu karlarla kaplı bir doğada yürüdü.
Gemlik'te yaşayan GYAD üyesi doğa severler Gemlikte yapılması düşünülen "Termik Santrale Hayır" doğa yürüyüşü için saat 0800 da iskele meydanında toplandık. Bu yürüyüşe Bursa'da Termik Santrale Hayır kampanyasına destek veren Doğader'li üyelerde iştirak ettiler. Üç minübüsle birlikte sabah saat 0830 da doğa yürüyüşüne başlamak üzere Güvenli köyüne hareket ettik.
Ünal Özbostanların rehberliğinde yürünen parkurda insanın güzellik ile ilgili ezberlerini bozan görüntülere şahitlik etmek farklı bir duyguydu.Nasıl bir farktı bu şahsen kelime denilen insan icadı sesler yeterli olmayacaktır.
Bir yanda yılın dağlara düşen ilk karı,bir tarafta ise sonbaharın doğal renkleri.Moda fotoğrafçılarının katalogları için çekim yapabilecekleri bir doğal çekim stüdyosu gibi.Ya da en romantizm de zirve yaptiracak aşk filimlerine fon olabilir.
Yürüyüş kolu ilk mola yeri olan Belengüre saat 10.00 da vardı. Burada verilen kısa moladan sonra Gürle kayasına doğru yürüyüşe devam ettik. Bir saatlik yürüyüşten sonra saat 11.00 da Nazlı Şelaleye vardık.Şelalenin nazlı nazlı akan sularından içtik,bol miktarda resim çektik. Yaşamın dingin bir halde yaşanabileceğine dakikalarca baktık.
Nazlı şelalenin hemen altında ki düzlükte çok önceleri açılan doğa faciası mermer madeninin kapanmış olması sevindirici bir görüntü idi.
Dağlarımızı oyu oyuk çirkinleştiren,milyonlarca yılda oluşan doğa harikalarını kar hırsı ile yok edenlere karşı bir şeyler yapmaya bir an önce başlamalıyız.
Kar tanelerinin bembeyaz bir dantel gibi agaçların ve çimlerin üzerine serilmesinin oluşturduğu muhteşem görüntüler eşliğinde Gürle kayasına vardık.Harikalar diyarı İznik ve Gemlik Körfezine kuş bakışı bakabilmek için.Bir buçuk saatlik yürüyüşten sonra lodosun temizlediği havanın sayesinde yükseklerden İznik gölüne ve ucsuz bucaksız manzaraya doya doya baktık.
Gürle kayasından İstanbul'un ve İzmit Körfezinin bir kısmını görmekte mümkündü.
Yemek molası için durulan Gürle kayasının yoğun rüzgarından daha çok etkilenmemek için Yeni Sölöz'e doğru yürüyüşe geçtik.
Yılın her anı şiddeşi rüzgarlar alan bu tepede neden Rüzgar santrali kurulmuyorda hemen Termik Santraller çılgınlığına yöneliyor ülkemin zeki girişimcileri anlamak zor.
1053 metre yükseklikte olmaktan dolayı ,çiseleyen kar ve bastıran sis ile beraber yürüyüşe devam etmeye başladık.Gönül günlerce Gürle kayasından İznik ovasına bakmak,hayallere dalmak ister ama her zaman gönülün istediği olmuyor.
Yeni Sölöz'e olan parkurun son etabında yolda doğanın farkli canlıları olan yaban domuzu ailesine rastladık. Önümüzden geçip giden yaban domuzlarını görmek ilginç bir deneyimdi.Onlarda bu doğada yaşama hakkına sahip,oraların gerçek sahipleri.Bizler gibi yok etmeden yaşayıp gidiyorlar ama avcılar onları hunharca yok ediyor.
Gürle kayasından sonra süren üç buçuk saatlik yürüyüş ile bir zamanlar bu topraklarda yaşayan Ermenilerin köyü Yeni Sölöz'e vardık.Bu köy babamın doğduğu köy.Onlarda balkanlardan kaçıp ö köye yerleşmişler.
Ormanların kızıl,kahverengi ve karların dantel gibi görüntüsü ile yürünen parkur 25 km idi. Yedi bucuk saat süren 25 km parkur herhangi bir sorun olmadan tamamlandı.
Köy kahvesinde içilen lezziz çaylardan sonra yeniden Gemlik'in dumanlı,kirli,isli havasına doğru yol alındı.
Gemlik Yaşam Atölyesi, "Doğa Sporları Atölyesi" üyeleri yeni bir parkurda buluşmak üzere sözleşip evlerine tatlı bir yorgunluk ile vardılar.
Doğada yalan,dolan,kolpa olmaz.
güvenli-yenisölöz doğa yürüyüşü
gemlik'te termik santral istemiyoruz!
Dileğimiz ve arzumuz daha yaşanabilir bir Gemlik mücadelemizde Gemlik'in gereksiz bir felakate maruz kalmamasıdır. Elbette bu santral sadece Gemlik için değil,bütün bölge için bir tehdit.
Biz Gemlik Yaşam Atolyesi olarak bu termik santral çılgınlığını hep beraber durdurabileceğimizi biliyoruz.
Durdurabiliriz...Gemlik'te Termik Santrali durdurabiliriz.
cumalıkızık - saitabat doğa yürüyüşü
Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Doğa Sporlari Atölyesi son dönemlerin popüler mekanı Cumalıkızıktan başlayan bir doğa yürüyüşü daha gerçekleştirdi.
Doğa Sporları Atölyesi üyeleri olarak her salı gerçekleştirilen toplantilarda Elif Tuğrul'un teklifi ile Uludağın eteklerine yaslanmıs doğa harikası yerler ve köyler gezildi.
Yaklaşık 14 km olarak belirlenen Cumalıkızık-Saitabat Köyü parkuruna 54 kişilik bir rekor katılım gerçekleşti. Bizlere ne mutlu ki her geçen gün Yaşam Atölyesi Derneğine katilimlar artarak devam ediyor.
Doğa severler olarak saat 0730 da Gemlik iskele meydanından Cumalıkızık'a doğru araçlarımız ile harekete geçtik. Gemlik'ten Bursa'ya heyecan ve merak dolu gidilen yolun sonunda saat 0830 da Cumalıkızık Köyüne varıldı. Yıllardır duyulan ve belkide sadece televizyonlardan seyredilen meşhur Cumalıkızık Köyüne ayak basılmıştı artık.Kalsiktir ama dibimizde ki güzelliklere yabancıyız.Belkide gidilmeyen köylerin bizim olabileceği şarkısından dolayı. Cumalıkızık'ta korunan geleneksel kültür ve tarihe ait değerlerin çok kısa bir zaman öncesine kadar Gemlik çivarinda ki bir çok köyde de var olduğunu hatırlayınca,üzülmemek elde değildi. Maalesef Gemlik'in köyleride, Gemlik merkezinde olduğu gibi betona ve Avrupa tipi villalara terk etmişti geleneksel olan değerlerini.
Yürüyüş parkuruna geçilmeden önce Köye daha yakından bakabilmek amacı ile bir saatlik bir gezi süreci belirledik. Bu sayede yürüyüşe katilan Gemlik'li doğa severler Köye has ürünlerden yeme ve içme firsati yakaladilar. Köy içinde ki kültürümüze ait evleri görme imkanı yakaladık.Köy kahvelerinde koyu çevre sohbetlerine daldık.Keşke ayni şeylerin Gemlik Köylerinde de olmasi için düşünceler uçuştu akıllarda.
Köy evlerinin avlularında yapılan kahvaltıdan ve içilen çaylardan sonra saat 0930 da Köy meydanında toplandık.Koca çınarların altında yürüyeceğimiz parkuru kısaca anlatıp yürüyüşe geçtik.Meyve bahçeleri ve yeşillikler arasindan geçerek ilk durağımız olacak Hamamlıkızık Köyüne doğru harekete geçtik. Aramıza katılan yeni dostlarımızla beraber bir saatlik yürüyüşten sonra Hamamlikizık Köyüne vardık. Maalesef Hamamlıkızık Köyüde betonla tanışmış olan bir köy.Sadece Cumalıkızık'ın korunmuş olması ilginç.
Hamamlıkızık Köyünde köylülere asıl hedefimiz kürekli şelalesinin yolunu sorduk. Bursa kent ormanının içinde yer alan Kürekli Şelalesini keşfetmek için yeniden yola koyulduk.Kürekli Şelalesi 80 metreden dökülen bölgemizde ki bir çok güzellikten biri. Sonbaharin, yaprakları binbir çeşit kahverengiye dönüştürdüğü,ağaçların arasından uzanan patika yol takip edilerek Kürekli Şelalesinin muhteşem güzelliğine vardık. Ama ne güzellik.Bunca yıl Kürekli Şelalesinden bi haber yaşamak üzücü.Geçte olsa hemde emekle,terle vardik şelaleye.
Sadece ecnebi filimlerde olduğu sanilan doğa harikasi şelale ve yüksekten yürüyüşçülere bakan orman sanki bir filim karesinden alınma gibiydi.Şaşırtıcı bir görüntü.Ecnebi belgeselerde gördüğümüz şelaleler ve tropikal görüntüler burnumuzun dibinde imiş.Bir taraftan da bu güzelliklerin bizler tarafından keşfedilmesi sonun başlangıcı olmasa.
Şelalenin yüksekten dökülen görüntüsü eşliğinde öğle yemeğimizi yedik ve dinlendik.Oldukça dik ve uzun patika bizleri yormuştu.Kent ormanından başlayan şelale yolu neredeyse 2 km yakın. Bu parkuru yürümek için biraz kondisyon gerekli.Ama bir asfalt yol yapılsa ve şelaleye kadar arabayla gidilse ne güzel olurdu.Şaka şaka sadece şaka...
Şelaleye bakan yamaçta yemekten sonra yayılarak yorgunluğumuzu derin derin attık.Havayı ciğerlerimize pompaladık.Ormanların derinliklerinden gelen sudan içtik kana kana.Ohhh mis gibin.Bol bolda resim çekmeyi ihmal etmedik elbette.
Epey bir dinlenme ve rahatlamadan sonra nihai hedefimiz olan Saitabat yoluna doğru harekete geçtik. Geldiğimiz o dik yamacı,bayır aşağı inmek çok keyifliydi.Patikadan asma köprüye kadar gelip oradan daha önce denenmemiş bir keçi yolundan Saitabat köyüne yöneldik.
Bu keçi yolu muhakkak köylüler tarafından biliniyordu ama bizler Abdullah Sal ve Ünal Özbostanlar'ın derin iç güdüleri ile o patikaya daldık. Bu keçi yoluda tamamen yeşilin ve kahverenginin tonları ile sarılmıştı.
İşin ilginç olanı ise kaybolmadan Saitabat köyüne bizi götürecek ana orman yoluna çıktık.Sanıyorum artık ciddi ciddi amatörlükten çıkıyoruz.Abdullah Abi ve Ünal Abi'nin uydu haritalarını okumaları ve yön bulmaları bizde onlara duyulan güveni daha da arttırdı.
Maalesef ve lanetlemekten başka yapacak bir şeyimiz olmayan ve görmekten utandığımız ve yürüyüşü ara ara keyifsizleştiren plastik kaplar,şişeler,torbalar yol boyunca peşimizi hiç bırakmadılar. Her yerde ama her yerde plastik su şişeleri vardı. Sanıyorum plastik su kapları artık bu ülkede yasaklanmalı.Hatta torbalar bile.Ecnebi ülkeler de alışverişlerde plastik torbalar ücretli veriliyor.Sınırlamalar getiriliyor.Ülkemizin gelecekte ki en büyük maddi zenginliği olacak doğamızı koruyamaz isek bizi çok ciddi felaketler bekliyor.Sahip olduğumuz bacasız sanayi yani doğal ve kültürel değerlerimizi korumaktan başka çaremiz yok.Evet yok...
Çöplerin sürekli çikin görüntüsüne rağmen yol boyunca bir birinden lezziz meyvelerden toplamayı da ihmal etmedik.En çokta ayva yedik.Her yerde bir ayva ağacına rastlamak mümkündü.
Orman yolundan yine ağaçların ve bahçeli evlerin eşliğinde yürüyerek Saitabat köyüne yaklaştık.Yaklaştıkça bu sefer Uludağ'ın Ankara tarafına doğru uzanan görüntüsünü görmeye başladık.Tek kelimeyle cennet dibimizdeymiş meğerse.
İki saate yakın bir yürüyüşten sonra Saitabat mesire yerine vardık.Varmasaydık sankidaha güzel olurdu. Arabaları ile gelmiş yüzlerce insan ve şehir çöplüğünü andıran bir rezillik. Pavyonları andıran çay bahçeleri.Kapılarda bekleyen garip ve tedirgin bakışlı insanlar.Gürültülü sesler veren ses cihazları. Curcuna ve kaos. Bütün bu barbarlığa rağmen doğa bir sanat şahaseri gibi dizayn etmiş kanyon ve kanyonun ucunda ki şelaleyi. Curcuna ve insanın uyduruk kaosuna ve gerçekliğine rağmen doğanın sanat şahaseri günlerce seyredilerek doyulacak bir şey değil.Yine kelimelerin tarif edemeyeceği bir doğal güzellik.
Saitabat mesire yerine bence araç girişi yasaklanmalı. Ecnebi memleketlerde olduğu gibi araçlar oldukça uzak bir nokta da bırakılarak yürümeye bayılan halkımıza doğada yürüme şansı tanınmalı. Bizler gibi oraya yürüyerek ve doğa ile dostluk kurarak varılmalı. Yani emek harcanmalı.Doğa milyonlarca yıl emek harcamış.Öle kolay olmamalı milyonlarca yılın emeğine ulaşmak.
Bütün olumsuzluklara rağmen doğa hala insana güzel olanı karşılıksız sunmaya devam ediyor,ta ki biz onları bir bir yok edene kadar..Gemlik Yaşam Atolyesi Derneği üyeleri inatla doğaya dost ve kardeş olmaya devam edecek.
Saitabat mesire yeri curcunası ve kaosundan uzaklaşıp köy merkezine doğru yürüyüşe geçtik. Yol boyunca betonarme villalar ve inşaatlar. Bu ecnebi tipi malikanelerin kapısında ise garip yazılar vardı" Bardakçı Familly" gibi bardakçı tanıdıkta,family pek tanıdık gelmedi. Kelese bağlı olan bu bölge gerçekten nefis ve lezziz bir yer ama Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi buralarıda yapılaşma kıskacına lınmış maalesef.Merak ettiğim konu bu evlerin ruhsatlı olup olmadığı.
Bu manzaraların sonunda mesire yerinden 30 dk yürüyüşle Saitabad köy meydanına vardık.
Doğa Sporları Atölyesinin gündeminde yer alan en önemli konulardan biri olan Gemlik'te yapılması planlanan Termik Santralin yaratması muhtemel çevre felakatleri.Bu nedenle köy meydanında ki dinlenme yerinde,konunun uzmanı bir üyemizin sunumu ile küçük bir açık hava paneli yaptık.
Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği üyelerinden termik santral ile ilgili çevre felaketleri hakkında bilgili olanlar yürüyüşe katılanlara bizi gelecekte nelerin beklediğini detaylı birşekilde sundular.
Saitabat Köy meydanında, yürüyüş sonunda yapılan panelde çıkan sonuç Gemlikte Termik Santral istemiyoruz oldu.
Gemlikte yapılması planlanan santrale kesinlikle hayır diyoruz.
Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği ile irtibat kurmak isterseniz Ünal Özbostanlar ile 05368293780 nolu telden ya da İstiklal Caddesi 1 nolu aralikta ki Berber Abbas Aydın'in dukkani da başvurabileceginiz bir başka seçenek.
Ülkemizde bize sunulan doğal güzelliklerin değerinin anlaşılabilmesi ve doğayla braışık yaşamayı öğrenmek adına bizler yolumuza devam edeceğiz. Sizleride bize katılmaya bekliyoruz.