yitip giden gemlik

Eskiden Gemlik merkezde hemen yalıların dibinde kumsallar varmış. Hayal etsenize sabah evden çıkıyorsunuz ve çıplak ayakla kumlarda yürüyebiliyor,denizin sesini dinliyor,düşlere dalabiliyorsunuz. Denizle aranızda koca koca kayalar yok.Sabah koşusu ya da yürüyüşü yerine sabah yüzüşü yapabiliyorsunuz.Manzara ise yemyeşil dağlarla çevrili Gemlik Körfezi.Saatlerce o dağlara bakıp yüzebilirsiniz. Özgürce.. Şimdiyi anlatmanın bir manası yok.Biz en azından kayıkhanede ve manastırda denize girme mutluluğunu çocukken yaşadık. Yüzümde her zaman bir gülümsemedir çocukken evden kaçıp denize girmek ve akşama evde bekleyen annelerden sopa yemekle dolu anılar ya da topladığımız midyeleri tenekeler üstünde pişirmek..Ama annelerimizin uyarılarına rağmen inatla denize giderdik ve bütün gün yüzerdik. Yorgun düşer akşama doğru evin yolunu tutardık. Aylak aylak yürür,denizdeki her bir kayanın, midyenin, deniz atlarının, taşın ve yosunların varlığı ile kendi varlığımızın güzelliğinin farkına varırdık. Kumlara gömülür, ailemizde bulamadığımız huzuru kumlarda bulurduk. Şimdi ise mecburen arabalara binip 30 km. uzağa gidiyoruz yüzmek için; birde para veriyoruz üstüne.Tanrının bir ücret ya da bedel belirtmediği denize girebilmek icin ücret ödüyoruz.Oysa coğumuzun evi denizden en fazla 500 metre uzakta. Oysa deniz bir zamanlar hepimizindi. Sanki kimsenin umrunda değil denizi betona döndüren büyücü. Evet Gemlikte bir büyücü var.Belkide korkuyorlar o büyücü kendilerini de betona döndürür diye. Ama en sessiz ve masum denizi ve onun kumsalini bütün canliları ile betona döndürdü büyücü.Demek sessiz kalmak korumuyor bizi o büyücüden. Büyücü denize beton olacaksin dedi ve deniz beton oldu.Denizin sesi kısıldı.Konuşamaz oldu kocaman kayalarin altında kaldıktan sonra deniz. Denizin sesine ses veren kumsallar kayaların, sonrada betonun altına gömüldü. Aslında yürüdüğümüz o beton kordon kumsallarımızın mezarlığı.Bizler hergün bir mezarlığın üzerinde yürüyoruz. Kordonlar kumsalların mezarlığıdır. Her bir kaya ise bir mezar taşı.İsimsiz kayalar, kime ait olduğu belli olmayan mezar taşları olan kocaman kayalar.Onlar aslında kumsalların ve her bir kum taneciğinin mezar taşlarıdır. Biz aslında mezar taşlarının üzerinde yürüyoruz. Ofisten dışarı bakıyorum ve önümde upuzun bir mezarlık uzanıyor ve o mezarlığın arkasında masmavi bir deniz.Sanki mezarlıkta yatan sevdiğinden uzaklara gitmek istemeyen bir aşık gibi. Bekliyor sabırla sevdiğine kavuşacağı günün gelmesini. Çektiği acılar ve hasretlik son bulsun diye... Meltem'in gönderdiği resimler içimi acıttı birden...Düşlediğim kasaba olmaktan her geçen gün daha da uzaklaşıyor Gemlik. Bunlar hala iyi günlerimiz. Soğuk belediye binalarının içinde kimbilir ne planlar yapılıyor Gemlik'i yok etmek üzere. Bir grup vicdani olmayan insan. Bu insanlar kendileri ile barışık değiller, bu insanlar yaşamla barışık değiller.Böyle olunca doğayla nasıl barışık olsunlar ki.. Enseyi karartmaya gerek yok, zalimlerin de hesap vereceği günler elbet gelecek. Belkide bu hesabı doğa kendisi görecek. Herşeye rağmen cok güzel bir gün...

Adem Murat Yılmam

0 yorum: