Gemlik-Güvenliköy Keşif Gezisi


Yaşam Atölyesi, kışında faaliyetlerine devam ediyor. Doğa Sporları Atölyesi'nden Semra Genç, Cahit Şentürk, Sait Ilıkçay, Ünal Özbostanlar kar yağışı altında 25 km.'lik Gemlik Güvenliköyü arasında yürüdüler. Saat 08.00'da Gemlik'ten Umurbey'e 45 dk. çıkıldı. Çay molasından sonra Güvenliköy'e doğru yürümeye başlandı. Yükseklik arttıkça kar ve rüzgarda artıyordu. 10.30'da
Adliye Köy'üne varıldı. Burada sobada ısınıp köylülerle söyleşi yapıldıktan sonra, parkurun daha zorlu bölümüne hareket edildi. Adliye Köy'ünün üst taraflarında rüzgar şiddetini daha da arttırırken, yürüyüşçüler sisinde bastırmasıyla tedirgin biçimde yollarına devam ettiler. Kar kalınlığının 15 cm. olduğu Güvenliköy'e saat 12.00'da vardılar. 12km.'lik yolu 3 buçuk saatte yürüyen ekip köy kahvesinin sobası etrafına dizildiler. Öğle yemeklerini burada yedikten sonra köylülerin ikramı olan sıcak çaylarını yudumlayıp koyu bir sohbete daldılar. Bir müddet sonra ekip dönüş yolculuğuna başladı. Yokuş inişi, karlı yolda zor olsa da, manzaranın güzelliği sayesinde bu zorluğu atlattılar. Çıkışta tipiden rahatsız olan ekip herşeye rağmen bu güzel parkuru bitirmenin sevinciyle saat 15.30'da Gemlik'e vardılar.

Ünal Özbostanlar

haydariye-yalova termal yürüyüşü













Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği , Doğa Sporları Atölyesi olarak, Gemlik'te bir ilk olan doğa yürüyüşleri serüvenine 14.12.2008 pazar günü bir başka parkurla daha devam ettik.Gecen yılın mart ayında başlanan, yaşadığımız yer Gemlik'in doğal güzelliklerini keşfetmek amaçlı yürüyüşlerin on yedincisi Haydariye-Yalova Termal arasında dertsiz,tasasız,sevimli ve şirin bir hava da gerçekleştirdik.Oh ne ala:-)

Yürüyüşe Gemlik'te yaşayan otuzyedi doğa sever ve çevre gönüllüsü dernek üyesi katıldı. Sabah daha güneşin doğmadığı saatlerde uyanıp hazırlıklarımızın son kısmını tamamlayıp evden buluşma yerine doğru yola çıktık.Saat 08:00 de İskele Meydanına Mesut Tarım ile vardık.Bir gece önceden hazırladığımız ekmek arası öğlenliklerimiz sırt çantamız da,yüzümüzde yeni bir maceraya atılmanın heyecanı ile minibüse bindik.Minibüste ki tüm dostları selamlayarak hareket ettik.Oh ne güzel.. Her zaman buluşulan iskele meydanından, iki minibüsle hareket eden BİZ doğa severler saat 0830 de Haydariye Köyüne vardıK. Haydariye Köyünün bozulmamış doğası ve Köyün yüzlerce yıllık Kafkas dağlarından gelen kültürünün yansımaları eşliğinde yürüyüş hazırlığının son aşamasını yaptık. Araıza yeni katılanlara vahşi doğada bizi bekleyen muhtemel tehlikelerden bahsettik.Bu tehlikeleri nasıl bertaraf edeceğimizi örneklerle gösterdik.Şaka şaka böyle bir şey yapmadık.Doğa da bizi bekleyen en büyük tehlike görmeden basılacak bir hayvan dışkısı ya da çamura batmak ki çok nadiren insanın başına geliyor böyle şeyler..Gelince de fena oluyor ama...
Gemlik ve çevresinin kültürel ve doğal zenginliklerinin sunduğu imkanları değerlendirmeye çalışan Gemlik Yaşam Atölyesi üyeleri olarak, yürüyüş hazırlıklarının bitmesi ile birlikte,coşkuyla,heyecanla ve binbir çeşit esprilerle Haydariye Köyünden, Yalova Termale doğru, ormanların içinden yürüyüşe geçtik.

Ne büyük mutluluktur ki yürüyüşün en başında Selahattin ve Cahit Bey'i kontrol altına aldık.Bilindiği üzere onların yürüyüşlerde ki sürati ve coşkusuna kapıldığımız da kırdığımız dünya uzun mesafe doğa yürüyüşü rekorları sürekli biraz daha ilerliyor.Onlara aslında hayranız.Muhteşem iki büyümüz,abimiz.Hepimize örnek insanlar...Özellikle kendini genç sananlara.Sıkıntıdan,depresyondan çıkamayanlara...

17 km'lik yürüyüşün ilk durağı, gür ormanların içerisinde saklı kalmış Sudüşen Şelalesi idi.Ormanlarla kaplı vadinin içerisinde görünmez kalmış Sudüşen şelalesinin görüntüsünün tarifi için gerekli kelimeleri bulmak çok kolay değil.Epey düşünmek lazım hangi kelimeler ile görülen cenneti anlatabiliriz. Muhteşem bir vadi ve etrafı sonbaharın renkleri ile bezenmiş ağaçlar ve tüm heybeti ile Sudüşen. Mehmet Gür ile epey geride kaldığımız için Şelaleye inenleri epeyce yukarıda kaldığımız noktadan gördük.Geride kalmamızın sebebi elbette tembellik ya da yavaş olmamız değil.İçimizde yanan sanat aşkı.Bülent Işılman hocamızın fotoğrafçılık seminerinde bize öğrettikleri ışığında çok süper resim kareleri yakalayıp hemen durup o anı ölümsüzleştiriyoruz.Elbette Mehmet'le sohbetin lezzetide bir başka.

Halihazırda yürüdüğümüz yol hafif rampa aşağı bir uzun U şeklinde şelaleye doğru patika ile buluşuyordu.Biz epey bir geride kaldığımız için o mesafeyi ve şelaleye varılacak yolu net görüyorduk.İşte tembel insanların dünya insanlığına kazandırdığı kısa yol kavramını devreye sokup şelaleye tepeden iniş yöntemini seçtik.Oh ne ala..

Ben hemen bulunduğum noktadan,Mehmet biraz daha aşağıdan şelaleye tepeden inmeye başladık. Benim vardığım nokta şelalenin tam doğduğu nokta idi.Diğerlerini o noktadan küçücük görebiliyordum.Aşağıda kiler beni görünce "atla,atla"diye bağırdılar ama ben elbette gaza gelmedim.Aşağıdakilerin resmini çekip zorlu dik parkurdan onların yanına inmeye başaldım.Kazasız belasız süper kestirmeden şelaleye vardım.Son bir engel kalmıştı derenin diğer tarafına geçmek.Bunun içinde içimde ki kestirmeden git sesini dinleyip,bir kayayı geçmek istedim ama geçerken cumburlop suya düştüm.Oh ne güzel..Su süperdi.Berraktı.Sevgi doluydu.Beni hemen bağrına bastı.Evlat edindi.Fakat ben suyun şevkatli kollarından ayrılmalıydım.İnsan dostlarımın yanına varmaliydım.Suyun çocuğu olamazdım.Keşke olabilseydim.Neyse bilimsel tabiri ile donuma kadar ıslanmış bir halde sudan çıktım.

Islak elbiseler ile parkurun geri kalan 8 kmresini nasıl tamamlayacaktım.Gerçi biyonik bedenim ile bu durumun üstesinden gelebilirdim ama yinede bilimsel tabir ile motoru bozabilirdim.Neyse ki bize eşlik eden Zirve Dağcılıktan Nurihan dostumuz eşofman altı verdi.Ardından fotoğraf sanatçısı sevgili dostum Mehmet Gür yanında getirdiği yedek yandan çepli şık pantolonunu verdi.Bende onu giydim.Ardından doğa sporları atölyesinin bügünlere gelmesinde en önemli payı olanlardan biri Abdullah Sal abim yılların eskitemediği Mekap marka yedek ayakkabılarını verdi.Ardından can dostum,sandaviç yapma konusunda üstat Mesut yedek donunu hiç düşünmeksizin bana derenin öbür tarafından firlattı.Yeniden doğmuş gibiydim.Sanki yeniden imal edilmiştim ama dostların sevgisiyle ve şevkatiyle.Bu arada giyinirken resimlerimi çeken Zafer Türken dostumun sanatsal resimleride ortama ayrı bir renk katti.Her zaman söylediğim gibi sanat için soyunur,derneğe gelir olsun diye resimleri satarım.Utanmam..Oh ne güzel..Ne ala....

Haydariye Köyünden başlayan iki saatlik yürüyüş sonunda varılan Sudüşen Şelalesinde yenilen öğle yemekleri eşliğinde hem resimler çekildi hemde sohbetler edildi.Hemde benim düşüşüm üzerine yorumlar yapıldı.Nasıl düşmüştüm.Düşerken ne hissetmiştim.Bilimsel irdelemeler eşliğinde yapılan analizler sonucunda düşme nedenimin Abbas dostumuzun sansarak kanyonunda ki düşmesine bağlandı.Abbasta benimle aynı kaderi yazın yapılan sansarak kanyonu yürüyüşünde yaşamıştı.Gülme komşuna gelir başınayı bilimsel bir ortamda bir kez daha teyitledik...Oh ne güzel.Ne ala....


Sudüşen Şelalesinden saat 13:00 da ayrıldık.Artık ayağımda Mekaplar vardı ve ben bir genç tay gibi olmuştum.Uçmak ve firtina gibi esmek istiyordum. Yollarda,agaçların dallarında ve yapraklarda olmaya hazırdım..Hele cumartesi günü Mesutla hazırladığımız besin değeri 13 kaplan gücünde ki sandaviçimi yedikten sonra roket misali oldum.Teşekkürler Mesut..Bilimsel yaklaşımlar ile oluşturduğun sandaviç konsepti ödüle layıktı..

Yeniden boy sırasına geçip, Yalova termale olan son 6 km'lik parkura doğru yürüyüş kolunu oluşturduk. Saat 14:00 da Üvezpınar mevkine varıldı. Burada yürüyüşçüleri bekleyen bir süpriz vardı.Bu süprizde onları bekleyen yörenin doğal suları ile yapılmış çay. Ben ve geride kalan diğer dostlarım bu süprizden faydalanamadık ama yine kestirme yoldan sprizcilerin önüne çıktık.Oh ne güzel.Ne ala.Ne zevkli.

Ormanın hemen kenarında kendi yaptığı doğal ürünlerden elde edilmiş reçel ve gidaları satan yaşlı amca aynı zamanda kuzine sobada demlediği çayıda oradan geçen yolculara ikram ediyormuş.Ben ve diğer dostlarım bunu görmedik.Anlatılanlar. Yemyeşil bir ortamda tertemiz bir havada içilen çayın lezzeti ile yapılan sohbetler ve dinlenilen hikayeler asla unutulmayacakmış.Bana öle dediler.Bilemem.

Doğa Sporları yürütme kurulu başkanımız Ünal Özbostanlar çayın lezzetini tarif ederken hafif hafif kiskançlık belirdi içimde ama hemen kestirmeden kazandığımız mesafeyi hatırlayıp sakinledim...

Uvezpınar mevkiinden yeniden harekete geçen yürüyüşçüler bizim gurupla buluşup saat 15:00 da Yalova Termal'e vardık.Termale Yalova şehir içinden varmış biri olarak,dağların arasından Termale iniş acaip ilginç bir deneyimdi.Ayrıca dağların arasından inince giriş ücreti verilmiyor bunuda belirteyim.Bilmiyorum belkide ücret vardı ama elimizde ki sopaları ve yüzlerde ki dağlı insan ifadeleri gişe memurlarını ürkütmüş olabilir.Bence bilimsel bir çalışma yapılmalı bu hususta..

Daha önceden kararlaştırıldığı gibi bazı yürüyüşçüler Termal havuza girdiler.Diğerleri Termali içinde ki ormanlık bölgede keşif amaçlı yürüyüş yaptı.Geriye kalanlarda dev çamların altında çay içerek yürüyüşe dair sohbetler ettiler.Handan arkadaşımızın getirdiği uyuşturucu etkisi olan çitlenbikler yenildi.Dilek ablanın ev yapımı böreklerine yumulundu..

Saat 17:00 civarı geç gelen minibüsler ile yeniden başlanan nokta Gemlik'e doğru yola çıkıldı.Havanın bacası tüten bir ev gibi dumanlı,kirli ve gürültülü olduğu Gemlik'e doğru. Alınan temiz havayı bir sonra ki yürüyüşe kadar saklı tutacak olan biz yürüyüşçüler haftaya yapılacak Selimiye-Esenköy parkuru için yeniden buluşmak üzere and içtik...Oh negüzel.Ne ala..Ne güzel insanlar bir araya geldik.Ne güzel bir iş yapıyoruz...

Herkese binlerce kere teşekkür...Cengiz sana ekstra teşekkür bana verdiğin yürüyüş sopası için.Zafer çektiğin resimleri sağa sola verme emi..Gemlik halkı henüz hazır değil benim lopları görmeye...

Abdulah abi Mekapları en kısa zamanda iade edecem söz.Mehmet pantolon evde.Yıkayıp vercem.Çamaşır günüm haftaya cumartesi...

Ünal Abi sen ve Abdullah abiye ne kadar teşekkür etsek az..azmaz idare etmeli...

termik santrale hayır....


























Gemlik Yaşam Atölyesi,Gemlik için sivil insiyatif,Doğader,Ekoder'in katkıları ve bireylerin samimi çabaları ile Gemlik'te bir ilki 29.11.2008 de Mert Çay bahçesinde hep beraber gerçekleştirdik. Bu ilk olan şey neydi? Neden her bir araya gelmelerimizde,platform toplantılarımızda ya da derneğimizin toplantılarında dile getiriyoruz bu "ilk olma" gerçeğini.Nedeni çok basit haklı olarak. Bu yıla kadar yani 2008 yılına kadar Gemlik'te yaşayanların çevreci bir duyarlılıkla bir araya gelmesi diye bir şey söz konusu olmadı. Olduysa da ben bilmiyorum.Bilmemek ayıp değil ama bildirmemek ayıp.Evet Gemlik'te ilk defa çevreci duyarlılığı olanlar bir araya geldiler ve "Termik Santrale Hayır" paneli bu birlikteliğin ilk ürünü idi.

Evet geçen cumartesi yani ayın 29.11.2008 inde yaklaşık 300 ya da 400 ya da 600 Gemlik'te yaşayan vatandaşımız düzenlediğimiz "termik santrale hayır" panelimize katıldı. 600 kişi diye yazdım çünkü imza metnimize 600 kişi imza verdi.Çay bahçesinin hemen girişinde imza toplayan Veysel,Cengiz ve Bursa yeşiller partisinden Metine çok teşekkürler.

İmza kampanyamız daha da devam edecek.Bütün Gemlik imzalayana kadar devam edecek.Abartı bişey ama neden bütün Gemlik imzalamasın ki.Gemlik'i dünyanın en güzel körfezi olma özelliğinden,en çirkin körfezi olmaya doğru sürükleyen hunharca çabaları durdurmak için imzalar toplanmaya devam edilmeli.Sadece Termik Santral karşıtlığı için değil,her çevre düşmanlığı için.

Panelimizin konusu Termik Santrale hayırdı ve hayır dememizin sebeplerini; panelimize bilgileri ve samimi çabaları ile destek veren konuşmacıların, bütün dünyanın kabul ettiği bilimsel yöntem ve veriler ile açıkladıkları somut gerçeklerle bizlere anlattılar.Panelde verilen bilimsel gerçekleri doğru bulmayanlar elbette karşı bir panelle kendi evrensel verilerini ortaya koyarlar.Uyduruk verilerini değil tabii ki.Uyduruk suçlamalarda değil elbette.Dünya yok oluyor cümlesi şaka değil artık.Su kaynakları tükeniyor cümlesi fantazi değil gerçek.Bunları bilerek hala Termik Santral iyidir diyeceklerse diyebilirler elbette.Kim inanırsa artık.

Gemlik'te bir çevre hareketi başlatmak, Gemlik'in eşsiz güzelliklerine sahip çıkabilmek ve Gemlik'te daha yaşanılabilir bir hayata sahip olabilmek adına kurduğumuz derneğimiz neredeyse birinci yılını dolduruyor dostlar.Bu bir yılda hepimiz bir olup güzel işleri iyi niyet ve samimiyet süzgeçinden geçirerek başarmaya çalıştık ve çalışmaya devam edeceğiz.

Düzenleyicisi olduğumuz panelde bu iyi niyet ve samimiyet süzgecinden geçerek gerçekleşti.İyinin yanında yer alan bizlerin çabaları,iyiliğin ve güzel şeylerin Gemlik'te hakim olmasına muhakkak katkı sağlayacak.

Dünyanın her yanında barbarca yok edilen doğa ve insanlığın evrensel değerleri olan kültürler yaşamalıdır.Yaşatilmalıdır.

Gemlik'te yıllardır süre giden barbarca doğa katliamlarının ve yok etmelere dur demeliyiz.

Bizler bir ilki gerçekleştirerek geniş bir katıtılımla artık "DUR" diyoruz diyoruz.Yeter! sadece ve sadece kar etmek için doğayı yok etmenize.

Bizler artık Gemlik'te kirletilen denizimize,yok edilen dağlarımıza,zeytinliklerimize,doğanın içinde yaşayan canlılarımıza ve kültürümüze sahip çıkıyoruz.Sahip çıkılması gereklidir diyenleri de bizle beraber olmaya çağırıyoruz..

Aradığımız tek şey samimiyet,iyilik ve iyinin yanında yer almaya hazır bir cesaret.

Cesaretimizle zalimlerin ve karanlığın içinde kolaylıkla yol alabiliriz.Çünkü biz onlardan daha fazlayız.

güvenli-yenisölöz doğa yürüyüşü












Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği üyeleri 23.11.2008'de Güvenli-Yeni Sölöz Köyü arasında ki 25 kmlik parkurunu karlarla kaplı bir doğada yürüdü.

Gemlik'te yaşayan GYAD üyesi doğa severler Gemlikte yapılması düşünülen "Termik Santrale Hayır" doğa yürüyüşü için saat 0800 da iskele meydanında toplandık. Bu yürüyüşe Bursa'da Termik Santrale Hayır kampanyasına destek veren Doğader'li üyelerde iştirak ettiler. Üç minübüsle birlikte sabah saat 0830 da doğa yürüyüşüne başlamak üzere Güvenli köyüne hareket ettik.

Ünal Özbostanların rehberliğinde yürünen parkurda insanın güzellik ile ilgili ezberlerini bozan görüntülere şahitlik etmek farklı bir duyguydu.Nasıl bir farktı bu şahsen kelime denilen insan icadı sesler yeterli olmayacaktır.

Bir yanda yılın dağlara düşen ilk karı,bir tarafta ise sonbaharın doğal renkleri.Moda fotoğrafçılarının katalogları için çekim yapabilecekleri bir doğal çekim stüdyosu gibi.Ya da en romantizm de zirve yaptiracak aşk filimlerine fon olabilir.

Yürüyüş kolu ilk mola yeri olan Belengüre saat 10.00 da vardı. Burada verilen kısa moladan sonra Gürle kayasına doğru yürüyüşe devam ettik. Bir saatlik yürüyüşten sonra saat 11.00 da Nazlı Şelaleye vardık.Şelalenin nazlı nazlı akan sularından içtik,bol miktarda resim çektik. Yaşamın dingin bir halde yaşanabileceğine dakikalarca baktık.

Nazlı şelalenin hemen altında ki düzlükte çok önceleri açılan doğa faciası mermer madeninin kapanmış olması sevindirici bir görüntü idi.

Dağlarımızı oyu oyuk çirkinleştiren,milyonlarca yılda oluşan doğa harikalarını kar hırsı ile yok edenlere karşı bir şeyler yapmaya bir an önce başlamalıyız.

Kar tanelerinin bembeyaz bir dantel gibi agaçların ve çimlerin üzerine serilmesinin oluşturduğu muhteşem görüntüler eşliğinde Gürle kayasına vardık.Harikalar diyarı İznik ve Gemlik Körfezine kuş bakışı bakabilmek için.Bir buçuk saatlik yürüyüşten sonra lodosun temizlediği havanın sayesinde yükseklerden İznik gölüne ve ucsuz bucaksız manzaraya doya doya baktık.

Gürle kayasından İstanbul'un ve İzmit Körfezinin bir kısmını görmekte mümkündü.

Yemek molası için durulan Gürle kayasının yoğun rüzgarından daha çok etkilenmemek için Yeni Sölöz'e doğru yürüyüşe geçtik.

Yılın her anı şiddeşi rüzgarlar alan bu tepede neden Rüzgar santrali kurulmuyorda hemen Termik Santraller çılgınlığına yöneliyor ülkemin zeki girişimcileri anlamak zor.

1053 metre yükseklikte olmaktan dolayı ,çiseleyen kar ve bastıran sis ile beraber yürüyüşe devam etmeye başladık.Gönül günlerce Gürle kayasından İznik ovasına bakmak,hayallere dalmak ister ama her zaman gönülün istediği olmuyor.

Yeni Sölöz'e olan parkurun son etabında yolda doğanın farkli canlıları olan yaban domuzu ailesine rastladık. Önümüzden geçip giden yaban domuzlarını görmek ilginç bir deneyimdi.Onlarda bu doğada yaşama hakkına sahip,oraların gerçek sahipleri.Bizler gibi yok etmeden yaşayıp gidiyorlar ama avcılar onları hunharca yok ediyor.

Gürle kayasından sonra süren üç buçuk saatlik yürüyüş ile bir zamanlar bu topraklarda yaşayan Ermenilerin köyü Yeni Sölöz'e vardık.Bu köy babamın doğduğu köy.Onlarda balkanlardan kaçıp ö köye yerleşmişler.

Ormanların kızıl,kahverengi ve karların dantel gibi görüntüsü ile yürünen parkur 25 km idi. Yedi bucuk saat süren 25 km parkur herhangi bir sorun olmadan tamamlandı.

Köy kahvesinde içilen lezziz çaylardan sonra yeniden Gemlik'in dumanlı,kirli,isli havasına doğru yol alındı.

Gemlik Yaşam Atölyesi, "Doğa Sporları Atölyesi" üyeleri yeni bir parkurda buluşmak üzere sözleşip evlerine tatlı bir yorgunluk ile vardılar.

Doğada yalan,dolan,kolpa olmaz.

gemlik'te termik santral istemiyoruz!



Gemlik ilçe sınırlarında yer alan Gemlik Gübre fabrikasında yer alan fabrikanın içerisinde bir termik santral yapılmasının planlandığının duyumunu almış bulunuyoruz. Bu artık duyumdan da öte bir gerçek. Maalesef termik santralle iç içe yaşamaya maruz bırakılan her ilçemizde ve ilimizde ciddi çevre sorunları yaşanmaktadır. Yatağan buna en kısa yoldan verilebilecek örnek. Dernek olarak yapılmasını planlanan Termik santrale hayır demek ve yapımını durdurmak için harekete geçtik.Kasım ayında termik santral gerçeğini Gemlik Mert Aile Çay bahçesinde konunun uzmanları ile tartışacağız.

Dileğimiz ve arzumuz daha yaşanabilir bir Gemlik mücadelemizde Gemlik'in gereksiz bir felakate maruz kalmamasıdır. Elbette bu santral sadece Gemlik için değil,bütün bölge için bir tehdit.

Biz Gemlik Yaşam Atolyesi olarak bu termik santral çılgınlığını hep beraber durdurabileceğimizi biliyoruz.

Durdurabiliriz...Gemlik'te Termik Santrali durdurabiliriz.