Sevgili Haydar abimiz yine zirve peşinde bakınbu sefer kaleminden neler dökülmüş ,
Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları kulübü İstanbul ve Kocaeli üyelerinin 25-26 Aralık 2010 tarihlerinde Erciyes’e yapacakları kış tırmanışına Bursa’dan arkadaşım, Nurihan Akıncı ile birlikte katılmaya karar verdik. Etkinliğin rehberi Hakan Koyuncu. Bu arkadaşımız aynı zamanda kulübün eğitim faaliyetleriyle de ilgileniyor.
Erciyes’e Nisan 2010 ayında çıkmıştım. O tarihte bile dağda akşam eksi 16 derece soğuk vardı. Şimdi daha şiddetlisi olur diye tedirginlik duyuyorum. Ama bu kez, yanımda çok güvendiğim tecrübeli bir arkadaşım var ve çadırımız 5 mevsim. Arkadaşım ile birlikte günler önceden hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Bu hazırlıklar aşamasında Türkiye Dağcılık Federasyonunun düzenlediği Sarıkamış Şehitlerini anma etkinliği kapsamında yaptıkları Allahuekber dağlarına tırmanmak üzere 17-20 tarihleri arasında Kars’taydım. O faaliyeti başarıyla yerine getirmiştim. Ancak ayak tırnağım düşmek üzere olduğundan biraz sıkıntı çekiyordum. Onun da çaresini buldum, EÜAŞ doktoru arkadaşım Ümit Özcan bana tedbiren antibiyotik ilaç yazdı ve herhangi bir enfeksiyonun oluşmasına engel oldum. Daha doğrusu verdiğim sözden dönüş olmazdı, Erciyes’e kış tırmanışı yapmam gerekiyordu.
24 Aralık 2010 akşamı arkadaşım, Nurihan Akıncı ile birlikte saat 19:30 Süha Turizm Otobüsü ile Kayseri’ye hareket ettik. Bu etkinliğe toplam 10 kişi katılacağız. Arkadaşların ikisi otobüs ile diğerleri uçak ile Kayseri’de olacaklar.25 Aralık sabahı saat 06:00’da Kayseri’ye vardık. Servis aracıyla daha önceden kararlaştırdığımız Develi Minibüs durağına gittik. Dışarıda soğuk sayılabilecek artı bir derece hava var. Minibüs durağı açılmamış ama dışarıdaki araçlara yolcular biniyor. Çantamızı teslim edecek bir yetkili arıyoruz. İçeriden gelen ışık üzerine bir kapıyı çaldık, kapı açıldı içerisi sıcak ve bir yatakhaneyi andırıyor. Çantalarımızı bırakıyoruz çıkıyoruz. Planımıza göre arkadaşlarımız saat 09:00’da gelecekler, biz de rahat rahat gezeriz diye planlama yapıyoruz. Kahvaltı olarak çorba içelim diye karşımıza çıkan ince uzun içerisinde kimse olmayan bir lokantaya giriyoruz. Tezgâhta çorba görünmüyor ama aşçı bizi çorba içmeye çağırıyor. Siparişlerimizi veriyoruz, aşçı ekmeğe hamle yapıyor ama ekmek olmayınca siz bekleyin fırından alıp geleyim diyor. Bir süre sonra ekmekle geri döndü ve çorbalarımız da geldi. Çorbaların görüntüsü iyi olmadığı gibi tadı da hoş değildi. Benim arkam tezgâha dönük olmadığı için bakamadım, meğer aşçı önceden kalan çorbaları mikrodalga fırında ısıtmış da vermiş. Bizde acemi liseli gençler gibi ilk gördüğümüz lokantaya dalmak ile payımıza düşeni almış olduk. Yılmıyoruz, çorbacı aramaya devam ediyoruz. Bu kez bulduğumuz başka bir lokanta nispeten daha iyi servis yaptı. Biz de iki kez kahvaltı yapmış olduk. Saat 09:00 olmadan arkadaşlarımızın Kayseri’ye indiklerini öğreniyoruz. Arkadaşlarımızın kiraladıkları araca, Develi minibüs durağında biz de biniyoruz. Onlarda kahvaltı için “Ananın Yeri” diye bir lokantaya gidiyorlar. Hep beraberiz. Kahvaltı açık büfe. Arkadaşlar 12 TL karşılığı tabaklarını tıka basa dolduruyorlar. Birisi garsona sucuklu yumurta yapsanız açık büfe kahvaltıya dahil mi diye soruyor. Olumlu cevap alınca onun da siparişini veriyorlar. Ben ve Nurihan ekşili çorbalar içtiğimizden üçüncü kez kahvaltı yapmak istemiyoruz. Masalara termoslar içerisinde çaylar gelmiş ve bunlar da bedava. Durmadan çay içiyoruz. Ancak ben bir taraftan arkadaşların kahvaltılarına bakarak iç geçiriyorum. Nurihan gelen sucuklu yumurtanın tadına baktı, beni de teşvik edince dayanamadım, bende tadına baktım. Kahvaltı faslı bitince dağda yemek üzere buradan lavaş ekmek ve gözleme alıyoruz. Bir marketten ufak tefek alışveriş yaptıktan sonra daha fazla zaman kaybetmeden kiraladığımız araç ile dağ yolun koyuluyoruz.
Aracımız ile Jandarma Karakoluna varıyoruz. Gerekli bilgiler, kimlikler verilip, imzalar atılıyor. Sonra telesiyejlere binmek üzere oteller bölgesine geçtik. Orada ki görevli gidiş dönüş için 28TL/kişi ücret istiyor. Hiç de pazarlık yapmıyor. Paraları verip, telesiyejlere ikişer ikişer biniyoruz.Yaklaşık 30 dakikalık yolculuktan sonra telesiyejlerden inip, kamp alanına gitmek üzere çantalarımızı yükleniyoruz.Bir arkadaşımız tur kayağı ile geleceği için onu ayarlıyor, onunla kamp alanına gelecek.Tur kayağını daha önce duymuştum.Enteresan bir araç.Yukarı doğru yürütüyorsun, buna zirve dahil, ancak altındaki özel bir deriden dolayı geri kaymıyor.Yolda pek de hızlı ilerleyemiyoruz.Grup yavaş yol alıyor.Hava açık ve güneş var.Benim tek hedefim güneş batmadan fırtına çıkmadan çadırımızı kurmak.Yürüyüş boyunca bazı yerlerde kar dizlerimize kadar geliyor.İz açmak üzere arkadaşlar nöbetleşe öne geçiyorlar.Bazı yerlerde rüzgar hızını artırıyor, hava soğuk sayılır.Allahuekber dağlarının yanında yaz gibi ama yine de soğuk.Bir ara tur kayağına binen arkadaşı bekliyoruz,bağlantımız koptu, sonunda o da görünüyor, hep beraber hedeflediğimiz kamp alanına varıyoruz.
23 Nisan’da Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği üyelerinden Ayhan ve Rıdvan arkadaşım ile Erciyes’e tırmanmak için buraya gelmiştim.Bize Isparta’dan Arife arkadaşımız da katılmıştı.O faaliyette Yurtdışından Melih, Türkiye’den Timuçin ve Dr Abdullah ile tanışmıştım.Onlarla birlikte zirve yapmıştım.Onlarla hala dostluklarım devam ediyor.Ben şimdi burada o arkadaşların kulaklarını çınlatıyorum.Kamp alanı çobanini denilen yerin biraz daha yukarısında bir tepenin altında ve rüzgara karşı korunaklı sayılır.Dizlerimize kadar kar var.Herkes çadırını kuracağı alanı belirleyip, çadır yeri için kar çiğnemeye başladı.Nurihan’la birlikte çadır yerini hazırlayıp, çadırımızı kurduk.Kulüp çadırı 5 mevsim ve çok konforlu.Çantalarımızı yerleştirdik,çadırın içi çok geniş,gerçekten çok rahatım. Tuncel Kundakçılar arkadaşımdan emanet olarak aldığım ocakta su ısıttık, çay içmek için.Yemek için ise “Ananın Yeri”nde aldığımız ikişer gözleme.Ben çok açtım, bir oturuşta çok yağlı olmasına rağmen soğuk gözlemeyi yedim.Nurihan yarıda bıraktı yemedi.Bol bol sıcak çay ve su içtik.Erken denilen bir saat olan 02:00’de uyanmak üzere uyku tulumlarımıza girdik.Yerim o kadar rahat ki, kısa sürede uykuya geçtim.Dışarıda bir ses,”Arkadaşlarım çok romantik bir ay ışı var dışarıda” diyor.Bu ses doktor Sabina’ya ait.Hayran kalıyorum.Soğuk havaya aldırmadan ve üşenmeden çadırından dışarı çıkmış arkadaşlarını manzara seyretmeye çağırıyor.Tabi kaldığım yerden uykuya devam ettim.Belli belirsiz bir ses duydum.Nurihan yana dönmemi istiyor.Birden uyandım, eyvah ben horluyorum, arkadaşım uyuyamadı.Nitekim öyle olmuş,arkadaşım,son iki saattir uyuyamıyormuş.
02:00’ye kurduğum telefonum çaldı. Yavaş hareketlerle tulumlarımızdan çıktık. bir taraftan giyinirken, bir taraftan da dağa götürmek üzere çantalarımıza malzeme dolduruyoruz. Sıcak su yaptık, birer bardak çay içtik. Dağa tırmanma saati 03:00’de. Ucu ucuna randevu saatine yetiştik.10 kişilik sporcu grubundan bir arkadaşımız çıkamıyor, 9 kişi olarak zirveye yürüyoruz. Önde Hakan Koyuncu, bizler de arkasında, kafa lambalarımız açık Nesrin Rotasının altına doğru yürüyüşe geçtik. Kar bazı yerlerde dizlerimize yakın geliyor. Sırayla bir arkadaşımız iz açmak üzere önde yürüyor. Bana sıra geldi ben de biraz hızlanarak grupla arayı açtım. Bir tepenin üzerine çıktığımda: uzaktan çakal uluması duydum. Hava açık. Gökyüzü apaydınlık. Mesai arkadaşım Arzu Candar’dan emaneten aldığım ve pek de kullanmasını bilmediğim fotoğraf makinesiyle karanlıklara doğru deklanşöre basıyorum. Yıldızları bu kadar parlak görmek her zaman mümkün olmuyor. Çok büyük keyif alıyorum. Nesrin rotasının dibine geldik. Aşağıdan bakınca çok dik bir rota. Kar yine yumuşak, çıkmak için çok enerji gerekiyor. Ben yine kendi isteğimle önde iz açmaya devam ediyorum. Grupla biraz daha ara açmışım. Bir süre sonra yakınıma Ömer arkadaş geldi. Baktım çok hızlı, öne geçmesini istedim. Çok güçlü bir sporcu, yorulmak nedir bilmiyor.
Saatler sonra Hörgüç kayasının altına kadar geldik. Hakan hocama nereden gideriz diye soruyorum. O da sırta çıkalım, kayanın arkası müsaitse oradan dolanıp çıkarız diyor. Çok dik bir yamaçtan sırta çıkıyoruz. Bazı yerlerde ayaklarımız dizlerimize kadar kara batıyor. Hep beraber sırta vardığımızda Hakan hoca kayanın arkasının müsait olmadığını ve kayanın önünden yan geçiş yapacağımızı söylüyor. Sırtta rüzgar hızını arttırdı. Çok da üşütüyor. Nispeten az rüzgar alan hörgüç kayanın bir köşesine sığınıyoruz. Üstüme bir uyku hali geliyor. Çok üşüdüm ondan diye düşünüyorum. Hakan hoca ip açacağını ve herkesin krampon giymesini istiyor.Hava çok soğuk. Krampon giymek üzere eldivenlerimi çıkardım. Zar zor kramponlarımı giyiyorum. Bu arada ellerim donmak üzere parmak uçlarım sızlıyor.İpin bir ucu Hasan arkadaş da, diğer ucunu Hakan hoca beline bağlıyor ve gruba öncülük ediyor.Sırayla dikkatli bir şekilde herkes, yan geçiş yapmak üzere sırttan aşağı indi.Faaliyet başarılı geçiyor.Yine önümüzde Ömer arkadaş var.Hakan hoca gideceğimiz rotayı gösteriyor.Herkes çok keyifli düzenli bir şekilde tırmanıyoruz.Rota çok dik.Nisan ayında yaptığım tırmanış,hörgüç kayanın tam dibinden ve çok dikti.O acemilikle oradan nasıl çıkmışız hayret ettim.Zirvenin dibine geldik.ilk üç kişi zirveye çıktığımızda saat 09:45’i gösteriyor.Yani altı saat kırk beş dakika tırmandık.En son zirveye çıkan Cengiz arkadaşımın pozisyonuna çok güldük.Sanki son nefesiymiş gibi, zirveye uzandı ve dik yamaca yattı.Çok başarılı bir şekilde zirvedeyiz.Fotoğraf çekmeler,tebrikler,oyalanmadan,dönüşe geçmemiz lazım. Çok dik Şeytan rotasından,aşağı doğru salınıyoruz Yaklaşık bir saatte rotanın dibine indik.Çok yorulduğumu hissediyorum Düzenli bir şekilde kamp alanına döndük.bir saat sonra kampı toplamak üzere herkes çadırlarına çekildi.Saat 13:15’de herkesin hazır olması gerektiği söylendi.Çabuk hareketlerle çantalarımızı toparlamaya bakıyoruz.Ancak çantalar çok özenli toplanamıyor.Dışarıda hatırı sayılır bir rüzgar var.Çadırı toplarken, pek de rahat değil.İki kişi çadırı toplayamadık,arkadaşlardan yardım aldık.
Herkes toplandı. Telesiyejlere doğru yürüyüşe geçtik. Kar yine yumuşak ve batıyoruz. Dönüp zirveye baktığım da yoğun bir fırtınanın koptuğunu gördüm. Ömer arkadaşım ile önde yürüyoruz. Ömer genç ve çok güçlü sporcu. Hızlı yürüyoruz, öyle bir yürüyoruz ki arkadaki grubu gözden kaybettik. Hedefimiz telesiyejlere varmak ve orada gurubu beklemek. Telesiyejlere vardığımızda çalışmadığını gördük. Haber vereceğimiz herhangi bir telefon numarası da yok. Bu tesisleri çalıştıranlar çok sorumsuz ve Kayseri’de bunlarla ilgilenen herhangi bir merci de yok. Bu yıl 23 Nisan’da da aynı olay başımıza gelmişti. Paraları peşin alıyorlar ama hizmet yok. Ömer’le aramızda durum değerlendirmesi yapıyoruz. Telesiyejlerin ikinci bölümüne yürüyelim ve oradan telesiyejleri çalıştıralım ki arkadaşlarımız rahat insinler. Bu durumu bildirmek üzere tüm ekip arkadaşlarımın telefonlarının çeviriyorum, maalesef herkesin telefonu kapalı. Hızla telesiyejlerin ikinci bölümüne doğru yürüyoruz.Oraya vardığımızda sadece çalışanlar var, onlar da yetkililerin aşağıda olduğunu söylüyor.Söylene söylene aşağı iniyoruz.Ancak aşağıdaki yetkililer çok pişkin, nereye şikayet ederseniz edin diyorlar.Tesislerde de Kayseri belediyesinin reklamı var.Erciyes için öngördükleri planlamalardan bahsediyorlar.Lüzumu yok buranın düzgün işletilmesine yardımcı olsunlar yeter.Dönüş için verdiğim parayı geri alıyorum.Arkadaşlarla nihayet irtibat kuruyoruz.Telesiyejleri çalıştırdık ve onlarda yaklaşık iki saat sonra aşağı inmiş oldular.Saat 17:00’da Jandarmadaki işimiz bitti.kiraladığımız araç ile aşağı iniyoruz.Bizim dönüş için biletimiz saat 18:30’da. Arkadaşlar ısrar ediyorlar hep birlikte yemek yiyelim diye. Kiraladığımız araç sürücüsü de ısrar ediyor, misafirperver, güler yüzlü bir arkadaş. Hep birlikte yemek yemeğe karar veriyoruz.
Karadeniz Balık restorandayız. Bir kalabalık var, anlatılmaz. O sokak baştan aşağı lokantalar ve çok kalabalık. biz 9 kişiyiz, orta yere bir masa ayarlıyorlar. Herkes hamsi siparişi veriyor. İçecek olarak ben şalgam istiyorum. Dağdan inmişim içim yanıyor. Gelen soğuk şalgamı içtikçe içesim geliyor. Tabi bunun acısını otobüs il Bursa’ya yolculuk yaparken çektim.Göz açıp kapayana kadar saat 17:45 olmuş, bazı arkadaşlar daha yemeğini bitirmemiş bile.Biz acele eden arkadaşlar,dışarıda sözleştiğimiz saatte gelen aracımızı görünce acele ediyor payımıza düşen ücreti ödeyip, dışarı fırlıyoruz.İlk önce araca ben kuruldum, arkası sökün etti, herkes araca yetişti.Sürücümüz çok kibar ve yardımsever.Aracımız son hızla otogara hareket ediyor.Saat 18:30’da kalkacak aracımıza zamanından 20 dakika otogara varıyor.Arkadaşlarımız ile vedalaşıp, kocaman çantalarımızı yüklenip, otobüsümüze yöneliyoruz.Önümüzde 11 saat yolculuk var.Huzur içindeyiz.Güzel Erciyes’in zirvesine çıktık.Gelin gibi bembeyaz karlara bürünmüştü.Bizi bağrına bastı, daha ne olsun.Nurihan ile koltuklarımıza kurulduk.Yaptıklarımızı içeren bir sohbet ettik.Otobüsümüz, saat 05:30’da Bursa Otogara ulaştı.Kara kara düşünüyorum, Gemlik’e nasıl döneceğim.En erken araç saat 07:30’dan önce gelmez.Önce arkadaşım Nurihan nasıl gider diye araştırma yapıyoruz,şansı yaver gidiyor,arkadaşımın aracı 10 dakika içerisinde hareket edecek.Dışarıda nazlı bir yağmur var.O’nun altında yürüyoruz,neredeyse ıslanmadım diyeceğim.Arkadaşımı uğurladıktan sonra Gemlik’e gitme çaresine bakıyorum.Gözüme her zamanki gibi Yalova Seyahat ilişiyor.Yanına varıyorum.İki görevli beni karşılıyor.Gemlik’e gideceğimi söylüyorum.Görevli araç dolu olursa alamayacağını söylüyor.Ben cebimden 10 TL çıkarıyorum, buyurun ücretini, beni Gemlik’te bırakın diyorum.Beni hemen araca buyur ediyorlar.Çantamı özenle bagaja yerleştiriyorlar.Yer kalmazsa hostes koltuğuna oturabileceğimi söylüyorlar.Sonradan öğreniyorum ki Bursa Yalova arası 9 TL imiş.Ancak benim işim görüldü ve zamanında bu yorgunluk üzerine daha fazla beklemeden evime ulaşacağım.Saat 06:00’da aracımız Güzel Gemlik’e doğru yola çıkıyor.20 dakikada Gemlik’teyim.Bir faaliyet de böylece sona erdi. ARALIK 2010 HAYDAR BOZADA
Erciyeste zirvede biz bize:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)