gürle tepesinden kısa kısa



Derneğimiz üyesi ve aktivisti olan can rıza gürhan anlatımı ile
Güneş'in ısıttığı bir pazar gününe sabahın erken saatlerin de başlamak, akşamdan hazırlanmış sırt çantalarımızla evlerimizden çıkıp buluşma noktasına varmak.İskele meydanın da bulunan bir çay bahçesin de,güler yüzlü insanlara günaydın demek,sıcak bir sohpet ortamın da kahvaltılıklarımızı paylaşmak, çayımızı yudumlamak ve ardından araçla yola koyulmak ve rehberimizin geldik iniyoruz demesiyle başlayan ve iyiki gelmişim,katılmışım ve oradaydım dememizle bitecek olan günü yaşamak...


Yürüyüşümüze Güvenli (Asayiş) Köy,ünden başladık. Doğanın kışa hazırlandığı bu mevsim de yol boyunca hayran kaldığımız ağaçların üzerin de ki yaprakların kızılın ve sarının her tonunu sergiliyor oluşu,ufak şelalerin, akan suların, börtü böceğin ve ağaçta sararıp solmuş yaprakların rüzgarda kopup ormanın tabanını kaplamış olması ilerilere bakıldğın da tıpkı kart postaları andıran görüntünün için de olduğumuzu hissetiriyor. Bir yandan kuş sesleri duymak şehirin gürültü ve patırtısından uzak doğayla ve doğanın kıymetini bilen dostlarınızla birlik te olmanın verdiği hazın yanın da doğanın güzelliklerini yaşıyor olmanın verdiği çoşkuyla daha bir mutlu oluyoruz. Bir birimize diyerimizin görmediği hiç bir güzellik bırakmadan, fotoğraf makinalarımızın denklanşörlerine basarak anı ölümsüzleştirerek yolumuza devam ediyoruz. hedefimiz Gürle Kayası, nda bulunan Bayrak Tepe. Bayrak Tepe'ye yaklaşırken bir kaç domuz avcısına rastlıyoruz. Ve ormanın gerçek sahibi hayvanlara doğaya bizler kadar değer vermeyen insanların ne yazık ki var olduklarını bilmek bizi üzüyor... Avcıların açtığı ateşten ürken bir anne ayı üç yavrusuyla birlikte ormanın için den yürüdüğümüz yola atladı. Yolu enlemesine geçerek yavrularına zarar gelmemesi için hamurdanarak dikenli bitkilerin üzerine atlayarak ezdi. Yavruları bitkinin dikenlerinden zarar görmeden annelerinin peşinden Gürle Köy'ü istikametin de ormanın içinde gözden kayboldular. Gurubumuz bir süre şaşkınlık ve panikle ne olup bittiğini anlamaya çalıştı...Yol boyunca artık konumuz gördüğümüz ayılar olmuştu. Bayrağımızın dalgalandığı Bayrak Tepe' ye ilk çıkışımdı.Sol tarafınızda gemlik körfezi, tam karşınızda Orhangazi, sağ tarafınızda iznik Göl'ü ve tam aşağınızda uçsuz bucaksız tarlalar görünüyor ve manzara gerçekten çok güzel. burada öğle yemeğimizi yiyor ve ardından dağın arkasından dolaşarak yeniden başladığımız Güvenli Köy'ü istikametin de yürüyoruz. pakurumuz zor. Toplam 25 kilometre.Patika yollardan bazen de ormanın içinden geçerek ilerliyoruz.Ve artık yolun yarısından sonra yorgunluk belirtileri baş göstermeye başlıyor. Bir saat arayla Molalar vererek dinleniyoruz. Bir birimizin çamurlanmış ayakkabı ve pantolon paçalarıyla dalga geçerek son derece keyif aldığımız bu doğa yürüyüşümüz Güvenli Köy'ü kahvesin de çayların içilmesiyle son buluyor.Doğa da yalnızca ayak izimizi bırakarak şehirin gürültü ve patırtısına karışıyoruz.

yaşam sular seller gibi akıyor..

Yaşam sular seller gibi gözümüzün önünden akıyor ve gidiyor.Önümüze bakmaya bir süre ara verip örneğin gökyüzüne baktığımızda ya da birinin gözlerinin içine o anda anlıyoruz onca yılın aslında bir sabun köpüğünden farksız yaşandığını.Evet sabunu üretme süreci çok karışık bir süreç değil.Özellikle zeytinyağlı sabun yapimina defalarca şahitlik etmiş biri olarak bunu söylüyorum.Bu basitliğe rağmen, kesinlikle ustalık ve dikkat isteyen bir süreç bunu yadsıyamayız ama sonuçta elimize aldığımız sabun bir başkasının emeği ve maharetinin sonucu.Neyse konuyu uzatmayayım köpüğe geri döneyim. Sabun köpüğü gibi geçen bir yaşamda,sabunu üreten başkasının emeğinin sonucunda elimizde oluşan köpüğün hafif bir üfürmeyle geride pek bir şey bırakmaması gibi. Varken güzeldir ama gittiğinde cokta üzülmeyiz nasılsa geriden daha da çok köpükler gelecektir.Sonuçta sabun üretimi durmayacağına göre.Dursada deterjanlar köpük üretmeye devam edeceklerdir.Ne olursa olsun köpüksüz kalmayacağımız kesin.Yani yaşamda sonsuz bir süreklilik içinde insan üretmeye devam edecek.Bu üretim sürecinde kimileri sabun köpüğü olurken kimileride sabunu üreten olacaklar kimileride sabunun içerisine kokular ya da bitkiler koyarak sabunun daha da verimli olmasını sağlayacaklar.Kimileride sabunun son alıcısı olarak ona bambaşka anlamlar yukleyecek.Her ne anlam verilmişse verilsin sabun her zaman sabun olarak köpük üretecek ve bir üfürükle aklımızdan silinip gidecek.Yaşamın içinde var olmayı bir köpük kümesi olmanın dışına nasıl taşırız.Elbette sırtımızda taşımayız.Yaşamı sırtta taşımak insanın duygularını ezer ve simsiyah tonların içinde ışıksız bırakır.Oysa yaşam ve onun bağlı olduğu doğa binlerce rengi gözümüze her gün sokar.Bu renkleri gözümüze her gün sokarken ise köpükler yaşamın ve doğanın kalbine her yaşadıkları gün ruhlarından dökülen kirleri akıtırlar.Geride köpüklerinden kalan şey belkide yaşamın içine edilmesi için gerekli olan karanlıktır.Üflüyorum yokoluyorlar ama yeniden geri geliyorlar.Üstelik ne güzel kokuyorlar ne de güzel görünüyorlar.Simsiyah bir köpük.Kapkara..