
Daha yaşanılabilir bir Gemlik hayali olanları bir araya toplayarak daha da faydalı Atölye çalışmaları yapmak istemekteyiz sizin de bizim ile paylaşmak ve yapmak istediğiniz Atölye çalışmaları var ise bizim ile irtibata geçiniz.
Daha yaşanılabilir bir Gemlik hayali olanların bir araya geldiği, sosyal ve kultürel çalışmalar yapan bir derneğin üyeleri olan bizler, dürüst, samimi, düzgün insanların şikayet etmek yerine, kendi yerelinde güzelliklerin var olması için insiyatif almaya gönüllü oldukları büyük bir aile olma yolunda ilerlerken yaptığımız faaliyetlere doğa ile bütünleşik ve barışık olma yolunda yenilerini eklemeye çalışırken derneğimiz üyelerinden sayın Murat Genç arkadaşımızın uzun yıllardır yaptığı Kaya Tırmanışı faaliyetini Doğa Sporları Atölyemizde paylaşması ile ilk etab da gerekli olan malzemelerini tamamladığımız kendisine ait olan birtakım malzemeler ve derneğimize ait olan malzemelerin yanı sıra yine derneğimiz üyesi sayın Haydar Bozada ya ait olan bir kısım malzemeler ile bu faaliyetin çalışmalarına başladık akabinde yaklaşık 3-4 aydır ön çalışmalarını yaptığımız ve yine dernek üyelerimizden Hasan Gökhan Yeter ,Rıdvan Özbircan ve Mehmet Gür den oluşan bir ekibi ön bilgi maksatlı ve sonraki faaliyetlerde sorumluluk alacak olan arkadaşlar olarak hazırlayarak Gemlik de en başta Gemlik Yaşam Atölyesi Derneğinin oluşumunda kullandığımız cümlelerden ötürü daha yaşanılabilir bir Gemlik hayali olanların bir araya gelmesi ve hayatın monotonluğundan sadece hafta sonu da olsa kurtulup biraz kendini sınaması biraz çevresini tanıması ve doğa ile bir bütün olarak yaşaması için uzun zamandır devam eden doğa yürüyüşleri ve kamp etkinliklerimizin yanı sıra Kaya Tırmanışı faaliyetini de programımıza dahil ettik . Bu süreçten sonra bu etkinlikleri dernek bünyemizde merak edenlere biraz daha heyecan gerekli sanırım hayatımızda sloganı ile gerek sosyal paylaşım sitelerinde gerek üyesi olduğumuz mail grubunda paylaştık ve geri dönüşler neticesinde oluşturulan 15 kişilik bir ekiple, hazırlıklarımızı tamamlayarak 04/09/2011 Pazar günü dernek merkezimizde buluşup saat 15:00 civarında ( Geçmişi bundan 3.500 ila 4.000 yıl öncesine dayanmakta olan. Bursa ilinin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri olan , ekonomisi zeytincilik ve Bursa karası cinsi incir yetiştiriciliğine dayalı olan.Bursa Osmangazi ilçesine bağlı, şehir merkezine 18 km uzaklığı olan, 600 hane ve 2.000 üzerinde nüfusa sahip Bursa'ya hakim tepe üzerine kurulmuş, Gemlik körfezi ve Bursa'yı gören Rakımı 400 metre civarında olan bir köy olması yanı sıra basit bir anlatım ile biz bu köyü Bursa'ya giderken yüksek bir tepede gördüğümüz onlarca anten vericilerinden tanımaktayız. Gündoğdu köyü en son 1922 yılında Rumlar tarafından boşaltmış ve yerine 1924 mübadelesinde Yunanistan'ın Drama ilinin Kurular köyünden, muhacirler ve Vodina Pomakları yerleştirilmiştir. 1924 mübedelesi ile Gündoğdu'dan Yunanistan'a gönderilen Rumlar ise Vodina'nın (Edessa) Kapiyani (Eksaplatonas) köyüne yerleştirilmişlerdir. ) doğru harekete geçtik. Kısa bir yolculuğun ardından muhteşem manzarasıyla Gündoğdu'ya vardık. Eğitmenimiz Murat Genç liderliğinde önce tırmanma ile ilgili birtakım temel bilgiler tarafımıza aktarıldı. Bu bilgi aktarımından sonra Murat Genç tarfından Lider tırmanış olarak tabir edilen tırmanış gerçekleştirilerek bizlerin tırmanma ve iniş faaliyetini gerçekleştireceği rota oluşturuldu bunun akabinde daha önce tırmanmamış arkadaşlardan başlayarak tırmanışa geçtik. Dışarıdan çok basit gibi görünen fakat gerçekten de zor ve heyecanlı bir aktivite. Kimimiz bir çırpıda tırmanıverdi kimimizse yarıda kesmek zorunda kaldı ama eminim her birimiz aynı keyfi aldı. Biz bir avuç insan, doğayla baş başa kalmak adına doğa yürüyüşü, kamp, tırmanma gibi birtakım aktiviteleri gerçekleştirmekten büyük keyif alıyoruz. Tabii ki ihtiyaç olan malzemelerin de temin edilmesiyle, daha fazla kişiye, daha uygun koşullarda doğa sporlarını aşılamak ve sevdirmek bizlere her zaman mutluluk verecektir. Bizler doğaya aşığız. Faaliyetlerimizin amacı doğayı yaşamak. Ve en başında da belirttiğimiz gibi Daha yaşanılabilir bir Gemlik hayali olanları bir araya toplayarak daha da faydalı Atölye çalışmaları yapmak istemekteyiz bizim ile irtibata
gemlikyasamatolyesi@gmail.com
http://www.gemlikyasamatolytesi.org/
http://yasamatolyesi.blogspot.com/
adreslerinden geçebilirsiniz
Aladağlar Torosların en güzel bölümüdür. Burada bir zirve var ki, Büyük Demirkazık (3756 mt) birkaç rotası bulunan insana adrenalin yaşatan emsalsiz bir dağdır. Buraya çıkmak için tırmanış ve iniş tekniklerini bilmek lazım, ben bunları pek bilmiyorum ama deli cesaretime sığınarak çıkmaya karar veriyorum. Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Marmaris şubesinin organize ettiği bu faaliyete ben de katılmaya karar verdim. Rehber arkadaşım olan İzmir bölgesinden Murat AKAY. Faaliyete katılmak için arkadaşıma gerekli bilgileri bir ay önceden verdim. Bu faaliyet Aladağlar’da 7 günlük bir trans faaliyeti olup, ben sadece Büyük Demirkazık tırmanışına katılacağım.
Bu faaliyetten önce Türkiye Dağcılık Federasyonunun Isparta çandır bölgesinde organize ettiği ve 2-8 Temmuz 2011 dönemini kapsayan Temel dağcılık eğitimi yaz gelişim, eğitimine katılmak üzere bu bölgeye gidiyorum. Önce biraz buradan bahsedeyim. Bu eğitime Türkiye’nin değişik yörelerinden gelme 170 sporcu katılıyor. Kamp alanı 250 metre rakımlı yeşillikler arasında, arkası yalçın kayalarla çevrili son derece nemli ve Antalya iklimini andıran bir yapısı var. Eğitim kampı Göksu çayı kenarında ve yazılı kanyon diye tabir edilen milli parkın içerisindedir.7 gün boyunca burada eğitime tabi tutuluyoruz, kalabalıktan dolayı pek randımanlı olmasa da konsantre olan sporcu faydalanıyor. Eğitim hem teorik hem de pratik uygulamayı içeriyor. Emniyet alma kaya tırmanışı, ip inişi vs. eğitim bitiminde 08.07.2011 tarihinde Niğde iline varıyorum. Daha önce yerimi ayırttığım Niğde Öğretmen evine gidiyorum. Bir haftanın yorgunluğu ve kirini üstümden atmaya çalışıyorum.
09.07.2011 tarihinde trans yapacak ekip yavaş yavaş toplanıyor. Gelen arkadaşların önemli bir kısmını önceden tanıyorum. Murat AKAY hocamız, Çamardı ilçesine gidecek midibüse bir grup arkadaş için yer ayarlıyor. Hareket saatinden önce sabah kahvaltısı için lokantaya varıyoruz. Nefis çorbalarla kahvaltımızı yapıyoruz, kamp alanında lazım olacak iaşe malzemelerimizi de alıyoruz. Hazırlıklar bitince saat 9.30 midibüsüne doluşuyoruz. Dev çantalarımızı bagajlara ve midibüsün arka koltuklarına koyuyoruz. Minibüste bütün koltuklar biz ve Çamardı tarafına gidecek diğer yolcular tarafından dolduruluyor. Ayakta da bir o kadar yolcu biniyor, aracın içi itiş tıkış. Gürültü patırtı arasında midibüs yola koyuldu. Köyleri bir bir geçtikçe yolcu sayısı da azalmaya başladı. Uzaktan Büyük Demirkazık zirvesi görünüyor. Çok heybetli duruyor, dağın zirvesi okyanusta havaya sıçrayan kambur balinanın başına benziyor. Büyük bir hayranlık ve saygıyla onu izliyorum. Çamardı köyünde bizi sokullupınar yaylasında bulunan kamp alanına traktörü ile götürecek Mehmet ŞENOL’un evine varıyoruz. Vakit kaybetmeden çantalarımızı traktöre yerleştiriyoruz. Mehmet arkadaş aşama kaydetmiş, rahat oturalım diye traktöre sünger minderler koymuş. Traktör tozlu yollarda sarsıla sarsıla ilerliyor. Vardığımız kamp alanı çok güzel, görüş açısı fazla, vadiye hakim, yeşil bir alan, burada hem su var hem de tuvalet. Büyük bir rahatlık. hemen çadırlarımızı kuruyoruz. Çalışmalarımız devam ederken, diğer arkadaşlarımız da geldi.21 kişilik bir ekip olduk. Çoğunluğu gençlerden oluşuyor. Tanışmalar sohbetler derken, akşam yemeği için herkes faaliyet içerisinde.
Rehberimiz sabah yapacağımız Büyük Demirkazık faaliyeti için toplantı yaptı, dağa çıkabilecek 10 arkadaş belirledi. Diğer arkadaşların ise yolun belli bir yerine kadar birlikte yürüyebileceğimizi belirtti. Toplantı bittikten sonra biz 4 arkadaş kapı diye tabir edilen Narpuz vadisine bir yürüyüş yapma kararı alıyoruz. Çok hızlı bir şekilde yürüyüşe başladık. Derin vadiler ve muhteşem kaya blokları arasında, yarı çarsak ve belirsiz patika yolunda ilerliyoruz.Normal bir yürüyüşle bir buçuk saatte varılacak yere 55 dakikada varıyoruz.İşi biraz abarttığımız için, çok yoruluyoruz.Dönüşle birlikte bir buçuk saatte faaliyetimiz bitiyor.Sabah yürüyeceğimiz yol için antrenman oluyor.akşam yemeğimizi yiyip, uyumak üzere çadıra girdiğimde saat 21.00 olmuştu.Kararlaştırıldığı gibi saat 01.00’de kalkılacak ve saat 02:00’de yürünecek.Ben yorgunluktan hemen uyumuşum.Saatin alarmıyla uyandım.Bütün çadırlarda hummalı bir faaliyet.Herkes zamanında hazırlandı.saat 02:00’de tek sıra kafa lambalarımız açık olarak yola koyulduk.Karanlıkta uçuşan ateş böcekleri gibiyiz.Gökyüzü apaydınlık,yıldızlar o kadar parlak ve yakın görünüyor ki, bir hamle yapsan tutulacak gibi duruyor.Şehirlerde yıldızları böyle göremezsiniz.Çünkü hava kirliliği buna izin vermez.Dün akşam 55 dakikada yürüdüğümüz yolu bir buçuk saatte alıyoruz. 1. Narpuz vadisi bitiyor ve kapı denilen yokuşu tırmanıyoruz. Çok dik ve gayret harcanması gereken bir yer. Belli bir noktaya geldikten sonra zirve yapması kararlaştırılan arkadaşlar yola devam edecek ve diğer arkadaşların ise şafak sökümünde geri dönmeleri için emniyetli bir yerde beklemeleri istendi. 9 kişi ile ekip yoluna devam etti. Bir süre daha dik kayalar çıkıldıktan sonra yan geçiş yapıyoruz. Burası o kadar karışık ki rehber olmadan ne ileri ne de geri gidebilirsin, kaya ve uçurumlar insanı tedirgin ediyor. Kahvaltı ve biraz dinlenmek üzere mola veriyoruz. Ben yanıma yufka ekmeği ve ilk defa karper markasıyla çıkan peynir almışım. Termosumdaki sıcak suya da çay attım. Ancak sabahın o saatinde ve o yorgunlukla peynir çok lezzetsiz geldi, hatta midemi bulandırdı. Bir iki lokmadan sonra yemeği kestim. Mola bitimi yola devam ediyoruz. Şimdi düz bir alandayız. Etrafımızdaki yüksek kaya duvarları, şafakla birlikte daha da heybetli görünmeye başladılar.
Kızıl çarsak denilen alana vardık, burası çok dik ve iki adım atarken bir adım geri geleceğin ve çok yoğun güç harcaman gereken bir yer. Bıkmadan usanmadan yürüyoruz. Arkada bir arkadaşımız yavaş yürüyor, artçı arkadaşımız da ona refakat ediyor. Geride bıraktığımız grupla uyum içinde yürümek için tempomuz düşüktü. Bu yeni durumla birleşince, faaliyet süremiz iyice uzayacak. Kızıl çarsak çok yoruyor, sol taraftaki kayalara tutunarak yürümeye gayret ediyoruz. Yaklaşık yedi saatlik bir yürüyüş sonunda dağın külah diye tabir edilen kısma varıyoruz. Dağın geri kalan bu kısmı o kadar dik görünüyor ki, adeta içim titriyor. Tırmanışın son kısmını oluşturan zirve külahı, 45-40 derece eğimli kaya yüzeylerinden oluşmaktadır, emniyet imkânı kısıtlıdır ve rota, dağın dimdik doğu yüzünü çok yakından izlediği için, oldukça boşluk hissi yaratan bir tırmanıştır. Burayı tırmanmak için kaya eğitimi almak gerekiyor. Arkadaşlarla bir durum değerlendirmesi yapıyoruz. Sonuçta 5 kişi zirve denemesi yapacağız. Bu beş kişi arasında ben de varım. Benim ki biraz deli cesareti, çünkü kaya tırmanışı konusunda fazla deneyimim yok. Rehberimiz tırmanacağımız rotayı gösteriyor, ben inanmıyorum, herhalde şaka ediyor sanıyorum. Ama tırmandıkça hocamın dediği rotadan ilerliyoruz. Çok sert bir zemin ve boşluk hissinden dolayı, insan son derece tedirgin oluyor. Herhangi bir yuvarlanmada yüzlerce metre uçurumlardan uçmak olası. Kokumdan kayalara öyle bir yapışıyorum ki kendim bile şaşıyorum. Yaklaşık bir buçuk saatlik tırmanış sonucu zirve görünüyor. çok heyecanlanıyorum. Öyle bir pozisyon ki, zirveye gitmekten vazgeçemezsin. Çünkü dönüşün ip inişiyle yapılması lazım. Zirveye vardık, bazı arkadaşlar zirveye varmamıza izin verdiği için dağa teşekkür ediyorlar. Hava bulutsuz ve mükemmel bir görüş mesafesi var. Uzaktan Erciyes, Hasan dağı ve Bolkar dağları görünüyor. Çok mutluyuz, büyük bir zorluğu başardık. Fotoğraf çekmeler, kutlamalar ve dinlenmek üzere 20 dakika kalıyoruz zirvede. Daha dönmeden dönüşü düşünüyorum, buradan nasıl aşağı ineceğiz diye. Kaçarı yok, dönmeye başlıyoruz. Rehberimiz yanına ip almış, bizlerde önceden hazırlıklıyız. Üzerimizde emniyet kemeri, sekizli, HMS, kilitli karabina ve yardımcı ip var. Daha önce sporcular tarafından yerleştirilmiş sikkelere yeni perlon takarak iniş ortamı hazırlıyoruz. Normalinde önceden takılmış sikkelere güvenmemek lazım ama yapılacak fazla bir şey de yok. Her dağa çıkan sporcu yeni sikke çaksa yer bulamayacağı gibi, her taraf sikkeyle dolar. İlk inişte çok heyecanlanıyorum. Doğru saydıysam, 6 kere ip açmak kaydıyla toplamda 240 metre ip inişi yapıyoruz. İnişimiz çok başarılı geçiyor. Külahın geri kalan kısmını ise ip açmaksızın, çok dikkatli bir şekilde iniyoruz. Saatlerce çıktığımız kızıl çarsak 20 dakikada iniyoruz. Altımızdan çarsak öyle hızlı akıyor ki, kay kay yapıyor gibiyiz. Yorgunluk ve aşırı güneş hepimizi çok hırpalıyor. Saatlerdir yoldayız. Kamp alanına yaklaştığımızda 4-5 genç arkadaşımız bizi karşılıyor ve tebrik ediyorlar. Çadır alanına vardığımızda bütün arkadaşlarımız bizi karşılıyor ve tebrik ediyorlar. tüm faaliyetimiz on altı saat sürüyor. Çok büyük güç harcıyoruz. Yorgunluktan içtiğim çayın tadını bile alamıyorum. Dinlenmeye zamanım yok. Çünkü çadırımı toplayıp, Bursa’ya dönmem lazım. Arkadaşlarımın yardımıyla çadırımı ve eşyalarımı topluyorum. Mehmet ŞENOL’un traktörü ile ben, Tuncel KUNDAKÇILAR ve Nurihan AKINCI tozlu yollarda ilerleyerek, çukurbağ köyüne ulaşıyoruz. Burada daha önce anlaştığımız ve bizi Niğde otogara bırakacak aracı bekliyoruz. Her tarafımız toz içerisinde. Bekleme anını temizlenmeye çeviriyoruz. Nihayet aracımız da geldi. Lada cip gibi bir şey, toz içerisindeki çantalarımızı aracın üstüne yüklüyoruz. şoför bağlama gereği duymuyor ama ısrarımızla çantalarımız bağlıyor.Yola koyulduğumuzda cipi yarış aracı gibi kullanıyor, iyi ki çantalarımızı bağlamışız yoksa bu rüzgara ne çanta dayanır, ne de başka bir yük.Çanta perlonlarımız cipin tavanını dövüyor, rüzgarın hızına göre ritim değiştirerek, çalgı aleti sesi çıkarıyorlar.60-70 km yolu bitirip, otogara varıyoruz.Bursa’ya araç bulamadığımız için 01:00 da Ankara otobüsüne bilet alıyoruz.Daha saat 22:00 yemek için lokanta arıyoruz, bu saatlerde neredeyse her yer kapanacak.bir yer bulup karnımızı doyuruyoruz,yorgunluk ve uykusuzluktan ayakta zor duruyoruz.Saat 01:00 olsun diye bekleşiyoruz.Ankara otobüsüne biner binmez gözlerimiz kapanıyor.Ben uyandığımda Ankara otogarındaydım.İşimiz bitmedi 07:00 Bursa otobüsüne biniyoruz, uyku halini burada da devam ettiriyoruz.Nihayet Bursa’dayız ve saat 12:00, arkadaşlarımla vedalaşarak, gürültülü, patırtılı, stresli şehir hayatına bıraktığım yerden devam ediyorum.TEMMUZ 2011 Haydar BOZADA
DEDEGÖL DAĞI ETKİNLİĞİ
Eğirdir Turizm Tanıtma ve Doğa Dermeği tarafından gelenekleştirilen ve her yılın Mayıs ayının 3. Haftası bir şenlik düzenlenmektedir. Şenliğin düzenlediği alan 1750 metre rakıma sahip, çam ormanlarının arasında Melikler yaylası denilen bir yerdir. Bu şenliğe Türkiye’nin pek çok ilinden ortalama 700-800 dağcı katılarak Dede Göl zirvesine tırmanmaktadırlar. Bu şenliğe dağcıların yanında amatör olarak ilgilenenler ile pek çok vatandaşlarda katılmaktadır
Dede Göl dağı Isparta il sınırları içinde, Yenişarbademli ilçesinde 2998m'lik zirvesiyle Toros dağları silsilesinin en güzel dağlarından biridir. Özellikle ilkbahar döneminde Dede Göl dağı ve yakın çevresindeki bitkisel doku incelenmeye değer bir güzellik sergilemektedir. Dede Göl rengârenk binlerce çiçeğe ve böceğe ev sahipliği yapan dağcıların ve kampçıların sıkça ziyaret ettiği en gözde dağlardan biridir. Dağın eteklerinde yer alan ve 14,9 km uzunluğu ile Türkiye'nin bilinen en uzun mağarası olan Pınar gözü mağarası da bu dağda yer almaktadır
Bu kadar güzel bir dağ olur da bu etkinliğe katılmamak olmazdı.
Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği bu faaliyet için organizasyonu üstlendi. Etkinliğe Gemlik’ten Mehmet GÜR, Murat GENÇ, Rıdvan ÖZBİRCAN, Hasan Gökhan YETER ve Haydar BOZADA olarak gitmeye karar verdik. Murat GENÇ arkadaşımız doğma büyüme Eğirdir’ li olup, bize rehberlik edecektir. Bu arkadaşımız, Bursa’dan bu faaliyete katılan Budak Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübüyle hareket edecek, biz dört kişi ise Rıdvan arkadaşımızın aracıyla Eğirdir ilçesine gideceğiz. Hareket günü olan 20 Mayıs 2011 Cuma günü saat 18:00’ de çarşı meydanında buluştuk. Bu etkinliklere kocaman kocaman çantalarla gideceğimiz için arkadaşımızın, otomobil bagajını tıka basa doldurduğumuz gibi, arkaya oturacak iki kişinin arasına da bir çanta yerleştirdik ve güle oynaya yola koyulduk, Bursa ‘dan gelecek arkadaşlarımızla İnegöl Özdilek tesislerinde buluşmak üzere randevulaştık. Biz kısa denilecek bir sürede tesislere vardık. Arkadaşlarımız gelmeden kampta lazım olacak malzeme alışverişi yapmaya karar verdik. Yeni arkadaşlarımız çok heyecanlı, her malzemeden almak istiyorlar, her tarafımız eşya doldu. Kahvaltılar için yağ, peynir,zeytin,çay,ekmek, diğer yemekler için makarna,bulgur,salça,yağ,tuz vs.
Bursa ekibi beklenilen saatte gelemeyince telefonla görüşerek Bozüyük’te buluşmak üzere yola koyulduk. Bozüyük’e vardığımızda aracımızı bir kenara çekerek, şehirde dolaşmaya çıktık. Bozüyük’te nereye gidilir ki, tek işlek caddesinde ilerledik. Geçen yıl olduğu gibi seyyar arabalar ile kokoreç, köfte yapan meydana vardık. Ortalığı yanık yağ ve et kokusu ve dumanı sarmış. Arkadaşlarımız acıkmış, kokoreç yiyelim fikri çıktı. Küçük bir çay ocağına oturduk. Genç bir delikanlı üstünde önlüğüyle yanımıza gelerek, kokoreçlerini överek siparişimizi aldı. Ben ve Mehmet arkadaş çeyrek ekmeğe Hasan ve Rıdvan arkadaşlarımız yarım ekmeğe kokoreç istediler. Sipariş gelene kadar peş peşe çay içiyoruz. Nihayet siparişlerimiz de geldi. Tuz ve baharattan ne yediğimizi anlayamıyoruz. Bursa ekibi de geldi. Bir panelvan araç, bir de doblo araçta toplam 4 bayan olmak üzere 13 yetişkin insan, 1 çocuk ve 2 tane de evcil köpek. Hoş geldin faslından sonra o arkadaşlarda yemek ve muhtelif ihtiyaçlar için şehre dağıldılar. Hazırlıklar tamamlanıp yola çıkana kadar zaman bir hayli ilerledi. Yolda en arkada bizim otomobil var. Ancak Bursa ekibi o kadar hızlı ki bir türlü bir araya gelemiyoruz. Yollarda sık sık mola da vermeye başladık. Arkada oturuyorum, yerim dar sayılır. Gözlerimden uyku akıyor, bazı yerleri, yarı uykulu geçiyorum. Sabaha doğru Eğirdir ilçesine girdik. Gecenin o saatinde Murat arkadaşımız babasının
Evine uğradı, biz de petrol tesislerinde araçlarımıza yakıt aldık, biraz ileride açık bir fırın bulduk ve oradan yeni çıkmış sıcak ekmeklerden aldık.40 dakikalık bir araç yolculuğundan sonra Melikler yaylasına vardık. Eğirdir Turizm Tanıtma ve Doğa Dermeği yetkilileri bizi karşıladılar. Kampın bir yerinde ateş yanıyor. Çadırlarımıza yer aradık, genişçe bir alan beğen beğen yerleş. Çadırlarımızı karanlıkta çabucak kurduk ve yorgunduk. Uyumak üzere uyku tulumlarımıza girdik,saate baktım 05:10 Gemlik’ten çıkalı 11 saat olmuş.Yerim çok güzel, ince dağ havası, çam ağaçlarının altı, şafak sökmek üzere, dışarıda bir kuş cümbüşü başladı, tarif edilemez.Bu güzel ortam ve havada hemen uyumuşum. Arkadaşlarımızın seslenmesiyle uyandığımda saat 07:30 olmuş. Murat arkadaşımızın babası Hüseyin GENÇ ’in aracıyla kamp alanına geldiği ve gelen arkadaşlara kahvaltı hazırladığını söylediler. Hüseyin ağabey güler yüzlü,bonkör ve işçi emeklisi biri. Paylaşımcı, yardımsever ve çok iyi bir insan.Ben hemen giyinip, yanına vardım. Bir taraftan da kamp alanını gözlüyorum.Çok güzel bir yer.Yemyeşil.Buraya su getirilmiş ve tuvalet yapılmış.Mükemmel bir hizmet.Yoksa buraya gelecek yüzlerce insanın hijyen kurallarda yaşaması çok zor.Hüseyin ağabey piknik tüpüne demliği koymuş çaylar hazır.Bir yerlerden de masa bulmuş, bütün arkadaşlar kahvaltıya geldi.Kampçılık yapanlar bilir, bu ortamlarda sıcak su elde etmek, hem pahalı hem de zahmetli bir iş, ama bizim Hüseyin ağabeyimiz var.Sabah programımızda Yeşil göle gitmek var. Bu göl 3 saatlik bir mesafede 2200 metredeki bir krater gölü. Hep beraber yola koyulduk. İrtifa giderek yükseldi, yüksek kaya duvarlarının ve bazı yerlerde derin vadilerden geçiyoruz. Hava açık ve güneşli, manzara çok güzel, Isparta’nın bu dağlarında insan aylarca kalabilir.Önden 3-4 arkadaş göle vardık.Gölün etrafında hala karlar var.fotoğraf çekiyoruz.Bizim gruptan, Erdal,Murat ve Hasan arkadaşlar üstlerinde şortlarıyla buz gibi göle girdiler.Erdal arkadaş bir taraftan da canı yanıyormuş gibi bağırıyor.Kendi adıma bu kadar soğuk suya girmem.Su neredeyse buz tutmuş, o kadar soğuk.Bütün grup tamamlandı, dönüş yoluna koyulduk, yaklaşık 1,5 saatlik yolculuk sonucu kampa vardık.Sabah biz çıkarken neredeyse boş olan kamp alanı ağzına kadar dolmuş,her tarafta hummalı bir faaliyet.Çeşmeden su alanlar,çadır kuranlar,sohbet edenler,bağıranlar, her türlü ambiyans var.Bizim gruptan bazı arkadaşlar gölün ve dağların tadını çıkarmak için kamp alanına geç döndüler.Ben kamp alanında gezinirken, İzmir’den arkadaşım Zeki AKIN ve Isparta’dan Arife GÜNBEY ile karşılaşıyorum.Çok acıkmışız ne yiyeceğimizi düşünürken, Hüseyin ağabeyin, bizlere yemek hazırladığını öğreniyorum.Türlü ve etkili bulgur pilavı.Bir yemek bu kadar lezzetli mi olur.Hayret ediyorum, bu kadar insana bu dağda bu yemeği nasıl yaptın.Kendisine yine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Kamp alanında TDF başkanı Alaattin KARACA ile karşılaştım, ayrıca Isparta valiliğinden ve Askeri yetkililerinin de kamp alanında olduğunu görüyorum. Organizasyonlar içinde sağlık hizmeti verecek kuruluşlar da var. Bu organizasyon kapsamında katılımcılara akşam yemeği olarak Kuru fasulye salata ve tatlıdan oluşan bir menü de verilmektedir. Yemek kuyruğu bir hayli uzun.Ama ne gam Hüseyin ağabey bize pirzola getirmiş.Şaka değil gerçek.Ben böyle beslenmeyi pek tercih etmiyorum,çünkü yarın çıkacağımız 2998 metredeki Dede Göl dağı faaliyetinde olumsuz etki yapabilir.Ancak başka da şansım da yok.El birliğiyle ormandan odun topladık,kocaman bir ateş yaktık, başladık pirzolaları pişirmeye, hepimize yetti, afiyetle midelere indirdik.işimiz bitince ateşimize su dökerek söndürdük.Yaptığımız toplantıda Bursa grubu olarak saat 03:00’da kalkacağız, hazırlıklarımızı tamamlayıp, saat 04:00’de zirve yapmak üzere harekete geçeceğiz.Akşamdan termoslarımıza sıcak su hazırladık.Büyük bir huzur içinde uyku tulumuma girdim ve hemen uyumaya geçtim.03:00 ‘de telefonumun alarmı çaldı.Alışkın olduğumdan hemen kalktım.Çabucak giyindim.Dağa götüreceğim malzemeleri çantama yerleştirdim.kahvaltılılarımı açtım, ortaya peynir ve bal çıkardım.Termosumdaki sıcak suya da çay attım.Bu saatte ne yenir ki bir parça ekmek ile bal yemeye çalıştım,ancak bal genzimi yaktı, vazgeçtim.bir bardak çay içtim, kafa lambamı taktım batonlarımı ayarladım ve yola hazırım.Rıdvan arkadaşım ile çadırlarımız yan yana .Arkadaşım ıkına ıkına giyiniyor.Bir ara inleme sesiyle birlikte yardım istedi. Meğer botlarını giyerken, elini botunun metal aksamına taktırarak kanatmış. Arkadaşlar oraya yara bandı bağladılar ve bu arkadaşımızda yola hazır. İlk çıkan grup biziz, kafa lambalarımız takılı ve tek sıra halinde yürüyüşe başladık, ortalık kapkaranlık. Rota giderek yükselmeye ve yarı çarsak, kayalık bir zemine kaydı. Ekip hızlı hareket ediyor. Kar kulvarına geldiğimizde tozluklarımızı taktık, ortalık aydınlanmaya başladı,bir şanssızlığımız, güneşin önünü bulut kapladığından,doğuşunu göremedik.Yükseldikçe eğirdir gölünü görmeye başladık, dağın bir tarafında da küme küme bulutlar var.sanki bulutların üzerindeyiz.tarif edilemez bir güzellik.zirveye varıyoruz.arkadaşlar fotoğraf çekiyorlar ve manzara seyrediyoruz.Zirvede tam 45 dakika kalıyoruz.Bizden bir saat sonra çıkacak gruba Murat arkadaşımız rehberlik yapıyor.Murat o kadar hızlı ki zirvede bize katılıyor.Diğer gruplarda yavaş yavaş gelmeye başladılar.Biz dönüş yoluna geçtik.Yolda karşılaştığımız diğer sporcular bizi tebrik ediyorlar.Geri dönüş yolunda ki manzara çok ilginç, her türlü giysili ve her yaştan kadınlı erkekli gruplar yollarda.Bazıları şehir kıyafetleri içerisinde, hırkalarıyla veya montlarıyla yollara düşmüşler.Yollar insanla dolu.Kimisi pes etmiş geri dönüyor, kimisi de daha yolun başındayken,bize kaç saatlik yolun kaldığını soruyor.Dönüş benim için daha zor.Dağlardan aşağı inmek her zaman zordur.İnsanın dikkatinin dağıldığı ve en çok kazanın meydana geldiği zamanlardır.Bütün ekip başarıyla zirve yapıyor ve kampa dönüyoruz.Önümüzde bol zamanımız var.
Arkadaşlar güneşli güzel havada yerlere yayılmış,bir şeyler yiyorlar.Bize eşlik eden iki adet evcil köpekte maskotumuz olmuş,elden ele dolaşıyorlar.Yeme içme faslı bitti, ağır hareketlerle herkes çadırını toplamaya koyuldu.Hazırlıklar bitince kamptaki tanıdıklarımızla vedalaşıp, toplam üç adet aracımıza doluşarak Eğirdir’e hareket ediyoruz.Eğirdir çok güzel ilçe,Dünyanın en temiz gölü bu ilçeye hayat veriyor.Eskiden yarımada olan sonradan karaya bağlanarak yarımada olan yere yemek için gittik.Neredeyse herkes göl levreği siparişi verdi.bekle bekle sipariş gelmez, bu arada masaya gelen salatalar,sepet sepet ekmeklerle tükeniyor.Hatta bazı masalara 2. Salata siparişleri de verildi.O salatalar da ekmeklerle tüketildi.Herkes neredeyse tok olmuştu ki, siparişlerde geldi.yeme içme faslından sonra yola koyulduğumuzda saat 16:30 olmuştu.Planlandığı gibi saat 23:00’de herhangi bir sorun yaşanmadan Dede Göl dağı faaliyeti tadı damağımızda evlerimize ulaştık.
Haydar BOZADA
Kaleminden
Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği Faaliyeti
VI. ATA'YA BAGLILIK ULUDAG ZIRVE TIRMANISI
18-19-20 Şubat 2011 tarihlerinde Uludağ Üniversitesi Dağcılık ve Doğa Sporları Topluluğu’nun düzenlediği 6. "Ata'ya Bağlılık Uludağ Zirve Tırmanışı" faaliyetine Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü ve Gemlik Yaşam Atölyesi derneği üyesi olarak katıldım.
18 Şubat 2011 tarihinde Merinos Park’da Trenli restoran olarak da bilinen yere Türkiye’nin dört bir yanından gelen yaklaşık 30 üniversite gençliği, bireysel sporcular ve kulüplerini temsilen en fazla üçer sporcu olmak üzere büyük bir topluluk birikmişti. Dağcılık koşullarına uygun giyimleri kuşanmış Gençler ortalığı bayram yerine çevirmişlerdi. Organizasyonu yapan Uludağ Üniversitesi Dağcılık Kulübü katılımcılara akşam yemeği ikram etti, yemekten sonra topluca O.K.M Kırmızı Salonda Uludağ Üniversitesi eski mezunlarından Haldun AYDINGUN' un dağcılık ve dağlarda hayal kurmak üzerine slayt gösterisi eşliğinde deneyimlerini anlatarak sağcılık sporu hakkında bilinmeyen konular hakkında açıklamalar yaptı. 19 Şubat 2011 saat 08:00 Atatürk stadyumunda Uludağ’a tırmanmak üzere buluşmaya karar verilerek toplantı sona erdi.
Belirtilen gün ve saatte bütün sporcular bir araya geldik.Toplam 4 otobüs ile Uludağ oteller bölgesine hareket edildi. Oteller bölgesinden kamp alanı olan wolfram madenine yürünerek toplamda 2,5 saat sonunda ulaşıldı. Hava rüzgarsız , sisli, ancak soğuk sayılmayacak durumdaydı. Herkes çadırlarını büyük bir neşe içerisinde kurarak yerleşmeye çalıştı. Ancak bazı gruplar kardan öyle duvarlar yaptılar ki sanki kardan yeni bir şehir inşa ettiler. Bazı gençler hızını alamayarak 20 Şubat 2011 de tırmanacağımız kapı olarak tabir edilen dağ çıkışını kontrole gidip geldiler.
Akşam olunca bütün sporcular çadırlarına çekilerek yarın ki zirve tırmanışı için hazırlıklara başladılar. Organizasyon komitesi 3’ er kişiden oluşan grup liderlerini dağ çıkışı ve rota konusunda bilgilendirme yapmak üzere saat 19:00’ da bir toplantı düzenledi ve bu toplantıda kazma krampon ve kaskı olmayan sporcuların tırmanışa katılamayacağını ve hareket saatinin 05:00 olduğu bütün sporculara bildirildi.
Saatlerimizi 04:00’ e kurarak uyumaya çekildik.
04:00’de çalan saatimiz ile uyandık.1 saatlik bir hazırlıktan sonra giyim kuşam işlerimizi tamamlayarak kafa lambalarımızla tek sıra halinde, ilk grup 61 kişi olarak saat 05:00’ de tırmanışa geçtik. 2. Grup ise 54 kişi olarak saat : 05:15’de tırmanışa başlayacak. Bazı yerlerde dize kadar batan kara ve soğuk ve hafiften yağan kara rağmen ekip çok hızlı bir şekilde yoluna devam etti. Kapı çok dik ve aşağıdan bakınca grup kırkayağı andıran ancak kafa lambalarının yaydığı ışık ile ateş böceklerini andırıyor.
Büyük zirveye 4 saat 10 dakikalık bir yürüyüş sonunda varıldı. Burada temel ihtiyaçlar giderildi, fotoğraflar çekildi ve saygı duruşundan sonra saat 09:50 de geri dönüş için harekete geçildi. Yolda ikinci grup ile karşılaşıldı, ekip aynı hız ve disiplin ile kapı denilen son derece dik ve tehlikeli sayılacak iniş alanına gelindi. Grup liderleri öne geçerek diğer sporcuların rahat inmeleri için izler açtılar.Toplam olarak 30 dakikada bütün sporcular kazısız belasız balkon yapmış kapıdan aşağı indiler. Kamp alanına vardığımızda saat : 13:30 du. Tırmanış faaliyeti 8,5 saat sürmüş, yorulan sporcular çadırlarına çekilerek kısa bir dinlenmeye geçtiler. Çünkü oteller bölgesine varmak için yoğun karda kamp yükü altında 1,5 saatlik bir yolculuk yapmaları gerekiyordu. Organizatörler saat 15:30’ a kadar hazırlıkların bitirilmesini ve belirtilen saatte hareket edileceğini bildirdiler. Kısa bir moladan sonra sıkı bir tempo ile çantalar yerleştirildi ve çadırlar sökülerek saat 15:30’ da oteller bölgesine hareket edildi. Yaklaşık 1,5 saat sonunda oteller bölgesinde bizi bekleyen 4 otobüse doluşarak organizasyona dahil olan ve yine Merinosta katılımcılara katılım belgesi verilmek ve akşam yemeği yenmek üzere hareket edildi. Saat 18:15 te Bursa’ ya gelindi bütün sporculara akşam yemeği verilerek akabinde katılım belgesi verildi.
Uludağ Üniversitesinin gelenekselleşen ATA'YA BAGLILIK ULUDAG ZIRVE TIRMANISI organizasyon açısından çok düzgün ve mükemmeldi. Gençler görevlerini başarı ile yerine getirerek, büyük bir dayanışma örneğini gösterdiler. Şubat 2011 HAYDAR BOZADA
Sevgili Haydar abimiz yine zirve peşinde bakınbu sefer kaleminden neler dökülmüş ,
Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları kulübü İstanbul ve Kocaeli üyelerinin 25-26 Aralık 2010 tarihlerinde Erciyes’e yapacakları kış tırmanışına Bursa’dan arkadaşım, Nurihan Akıncı ile birlikte katılmaya karar verdik. Etkinliğin rehberi Hakan Koyuncu. Bu arkadaşımız aynı zamanda kulübün eğitim faaliyetleriyle de ilgileniyor.
Erciyes’e Nisan 2010 ayında çıkmıştım. O tarihte bile dağda akşam eksi 16 derece soğuk vardı. Şimdi daha şiddetlisi olur diye tedirginlik duyuyorum. Ama bu kez, yanımda çok güvendiğim tecrübeli bir arkadaşım var ve çadırımız 5 mevsim. Arkadaşım ile birlikte günler önceden hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Bu hazırlıklar aşamasında Türkiye Dağcılık Federasyonunun düzenlediği Sarıkamış Şehitlerini anma etkinliği kapsamında yaptıkları Allahuekber dağlarına tırmanmak üzere 17-20 tarihleri arasında Kars’taydım. O faaliyeti başarıyla yerine getirmiştim. Ancak ayak tırnağım düşmek üzere olduğundan biraz sıkıntı çekiyordum. Onun da çaresini buldum, EÜAŞ doktoru arkadaşım Ümit Özcan bana tedbiren antibiyotik ilaç yazdı ve herhangi bir enfeksiyonun oluşmasına engel oldum. Daha doğrusu verdiğim sözden dönüş olmazdı, Erciyes’e kış tırmanışı yapmam gerekiyordu.
24 Aralık 2010 akşamı arkadaşım, Nurihan Akıncı ile birlikte saat 19:30 Süha Turizm Otobüsü ile Kayseri’ye hareket ettik. Bu etkinliğe toplam 10 kişi katılacağız. Arkadaşların ikisi otobüs ile diğerleri uçak ile Kayseri’de olacaklar.25 Aralık sabahı saat 06:00’da Kayseri’ye vardık. Servis aracıyla daha önceden kararlaştırdığımız Develi Minibüs durağına gittik. Dışarıda soğuk sayılabilecek artı bir derece hava var. Minibüs durağı açılmamış ama dışarıdaki araçlara yolcular biniyor. Çantamızı teslim edecek bir yetkili arıyoruz. İçeriden gelen ışık üzerine bir kapıyı çaldık, kapı açıldı içerisi sıcak ve bir yatakhaneyi andırıyor. Çantalarımızı bırakıyoruz çıkıyoruz. Planımıza göre arkadaşlarımız saat 09:00’da gelecekler, biz de rahat rahat gezeriz diye planlama yapıyoruz. Kahvaltı olarak çorba içelim diye karşımıza çıkan ince uzun içerisinde kimse olmayan bir lokantaya giriyoruz. Tezgâhta çorba görünmüyor ama aşçı bizi çorba içmeye çağırıyor. Siparişlerimizi veriyoruz, aşçı ekmeğe hamle yapıyor ama ekmek olmayınca siz bekleyin fırından alıp geleyim diyor. Bir süre sonra ekmekle geri döndü ve çorbalarımız da geldi. Çorbaların görüntüsü iyi olmadığı gibi tadı da hoş değildi. Benim arkam tezgâha dönük olmadığı için bakamadım, meğer aşçı önceden kalan çorbaları mikrodalga fırında ısıtmış da vermiş. Bizde acemi liseli gençler gibi ilk gördüğümüz lokantaya dalmak ile payımıza düşeni almış olduk. Yılmıyoruz, çorbacı aramaya devam ediyoruz. Bu kez bulduğumuz başka bir lokanta nispeten daha iyi servis yaptı. Biz de iki kez kahvaltı yapmış olduk. Saat 09:00 olmadan arkadaşlarımızın Kayseri’ye indiklerini öğreniyoruz. Arkadaşlarımızın kiraladıkları araca, Develi minibüs durağında biz de biniyoruz. Onlarda kahvaltı için “Ananın Yeri” diye bir lokantaya gidiyorlar. Hep beraberiz. Kahvaltı açık büfe. Arkadaşlar 12 TL karşılığı tabaklarını tıka basa dolduruyorlar. Birisi garsona sucuklu yumurta yapsanız açık büfe kahvaltıya dahil mi diye soruyor. Olumlu cevap alınca onun da siparişini veriyorlar. Ben ve Nurihan ekşili çorbalar içtiğimizden üçüncü kez kahvaltı yapmak istemiyoruz. Masalara termoslar içerisinde çaylar gelmiş ve bunlar da bedava. Durmadan çay içiyoruz. Ancak ben bir taraftan arkadaşların kahvaltılarına bakarak iç geçiriyorum. Nurihan gelen sucuklu yumurtanın tadına baktı, beni de teşvik edince dayanamadım, bende tadına baktım. Kahvaltı faslı bitince dağda yemek üzere buradan lavaş ekmek ve gözleme alıyoruz. Bir marketten ufak tefek alışveriş yaptıktan sonra daha fazla zaman kaybetmeden kiraladığımız araç ile dağ yolun koyuluyoruz.
Aracımız ile Jandarma Karakoluna varıyoruz. Gerekli bilgiler, kimlikler verilip, imzalar atılıyor. Sonra telesiyejlere binmek üzere oteller bölgesine geçtik. Orada ki görevli gidiş dönüş için 28TL/kişi ücret istiyor. Hiç de pazarlık yapmıyor. Paraları verip, telesiyejlere ikişer ikişer biniyoruz.Yaklaşık 30 dakikalık yolculuktan sonra telesiyejlerden inip, kamp alanına gitmek üzere çantalarımızı yükleniyoruz.Bir arkadaşımız tur kayağı ile geleceği için onu ayarlıyor, onunla kamp alanına gelecek.Tur kayağını daha önce duymuştum.Enteresan bir araç.Yukarı doğru yürütüyorsun, buna zirve dahil, ancak altındaki özel bir deriden dolayı geri kaymıyor.Yolda pek de hızlı ilerleyemiyoruz.Grup yavaş yol alıyor.Hava açık ve güneş var.Benim tek hedefim güneş batmadan fırtına çıkmadan çadırımızı kurmak.Yürüyüş boyunca bazı yerlerde kar dizlerimize kadar geliyor.İz açmak üzere arkadaşlar nöbetleşe öne geçiyorlar.Bazı yerlerde rüzgar hızını artırıyor, hava soğuk sayılır.Allahuekber dağlarının yanında yaz gibi ama yine de soğuk.Bir ara tur kayağına binen arkadaşı bekliyoruz,bağlantımız koptu, sonunda o da görünüyor, hep beraber hedeflediğimiz kamp alanına varıyoruz.
23 Nisan’da Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği üyelerinden Ayhan ve Rıdvan arkadaşım ile Erciyes’e tırmanmak için buraya gelmiştim.Bize Isparta’dan Arife arkadaşımız da katılmıştı.O faaliyette Yurtdışından Melih, Türkiye’den Timuçin ve Dr Abdullah ile tanışmıştım.Onlarla birlikte zirve yapmıştım.Onlarla hala dostluklarım devam ediyor.Ben şimdi burada o arkadaşların kulaklarını çınlatıyorum.Kamp alanı çobanini denilen yerin biraz daha yukarısında bir tepenin altında ve rüzgara karşı korunaklı sayılır.Dizlerimize kadar kar var.Herkes çadırını kuracağı alanı belirleyip, çadır yeri için kar çiğnemeye başladı.Nurihan’la birlikte çadır yerini hazırlayıp, çadırımızı kurduk.Kulüp çadırı 5 mevsim ve çok konforlu.Çantalarımızı yerleştirdik,çadırın içi çok geniş,gerçekten çok rahatım. Tuncel Kundakçılar arkadaşımdan emanet olarak aldığım ocakta su ısıttık, çay içmek için.Yemek için ise “Ananın Yeri”nde aldığımız ikişer gözleme.Ben çok açtım, bir oturuşta çok yağlı olmasına rağmen soğuk gözlemeyi yedim.Nurihan yarıda bıraktı yemedi.Bol bol sıcak çay ve su içtik.Erken denilen bir saat olan 02:00’de uyanmak üzere uyku tulumlarımıza girdik.Yerim o kadar rahat ki, kısa sürede uykuya geçtim.Dışarıda bir ses,”Arkadaşlarım çok romantik bir ay ışı var dışarıda” diyor.Bu ses doktor Sabina’ya ait.Hayran kalıyorum.Soğuk havaya aldırmadan ve üşenmeden çadırından dışarı çıkmış arkadaşlarını manzara seyretmeye çağırıyor.Tabi kaldığım yerden uykuya devam ettim.Belli belirsiz bir ses duydum.Nurihan yana dönmemi istiyor.Birden uyandım, eyvah ben horluyorum, arkadaşım uyuyamadı.Nitekim öyle olmuş,arkadaşım,son iki saattir uyuyamıyormuş.
02:00’ye kurduğum telefonum çaldı. Yavaş hareketlerle tulumlarımızdan çıktık. bir taraftan giyinirken, bir taraftan da dağa götürmek üzere çantalarımıza malzeme dolduruyoruz. Sıcak su yaptık, birer bardak çay içtik. Dağa tırmanma saati 03:00’de. Ucu ucuna randevu saatine yetiştik.10 kişilik sporcu grubundan bir arkadaşımız çıkamıyor, 9 kişi olarak zirveye yürüyoruz. Önde Hakan Koyuncu, bizler de arkasında, kafa lambalarımız açık Nesrin Rotasının altına doğru yürüyüşe geçtik. Kar bazı yerlerde dizlerimize yakın geliyor. Sırayla bir arkadaşımız iz açmak üzere önde yürüyor. Bana sıra geldi ben de biraz hızlanarak grupla arayı açtım. Bir tepenin üzerine çıktığımda: uzaktan çakal uluması duydum. Hava açık. Gökyüzü apaydınlık. Mesai arkadaşım Arzu Candar’dan emaneten aldığım ve pek de kullanmasını bilmediğim fotoğraf makinesiyle karanlıklara doğru deklanşöre basıyorum. Yıldızları bu kadar parlak görmek her zaman mümkün olmuyor. Çok büyük keyif alıyorum. Nesrin rotasının dibine geldik. Aşağıdan bakınca çok dik bir rota. Kar yine yumuşak, çıkmak için çok enerji gerekiyor. Ben yine kendi isteğimle önde iz açmaya devam ediyorum. Grupla biraz daha ara açmışım. Bir süre sonra yakınıma Ömer arkadaş geldi. Baktım çok hızlı, öne geçmesini istedim. Çok güçlü bir sporcu, yorulmak nedir bilmiyor.
Saatler sonra Hörgüç kayasının altına kadar geldik. Hakan hocama nereden gideriz diye soruyorum. O da sırta çıkalım, kayanın arkası müsaitse oradan dolanıp çıkarız diyor. Çok dik bir yamaçtan sırta çıkıyoruz. Bazı yerlerde ayaklarımız dizlerimize kadar kara batıyor. Hep beraber sırta vardığımızda Hakan hoca kayanın arkasının müsait olmadığını ve kayanın önünden yan geçiş yapacağımızı söylüyor. Sırtta rüzgar hızını arttırdı. Çok da üşütüyor. Nispeten az rüzgar alan hörgüç kayanın bir köşesine sığınıyoruz. Üstüme bir uyku hali geliyor. Çok üşüdüm ondan diye düşünüyorum. Hakan hoca ip açacağını ve herkesin krampon giymesini istiyor.Hava çok soğuk. Krampon giymek üzere eldivenlerimi çıkardım. Zar zor kramponlarımı giyiyorum. Bu arada ellerim donmak üzere parmak uçlarım sızlıyor.İpin bir ucu Hasan arkadaş da, diğer ucunu Hakan hoca beline bağlıyor ve gruba öncülük ediyor.Sırayla dikkatli bir şekilde herkes, yan geçiş yapmak üzere sırttan aşağı indi.Faaliyet başarılı geçiyor.Yine önümüzde Ömer arkadaş var.Hakan hoca gideceğimiz rotayı gösteriyor.Herkes çok keyifli düzenli bir şekilde tırmanıyoruz.Rota çok dik.Nisan ayında yaptığım tırmanış,hörgüç kayanın tam dibinden ve çok dikti.O acemilikle oradan nasıl çıkmışız hayret ettim.Zirvenin dibine geldik.ilk üç kişi zirveye çıktığımızda saat 09:45’i gösteriyor.Yani altı saat kırk beş dakika tırmandık.En son zirveye çıkan Cengiz arkadaşımın pozisyonuna çok güldük.Sanki son nefesiymiş gibi, zirveye uzandı ve dik yamaca yattı.Çok başarılı bir şekilde zirvedeyiz.Fotoğraf çekmeler,tebrikler,oyalanmadan,dönüşe geçmemiz lazım. Çok dik Şeytan rotasından,aşağı doğru salınıyoruz Yaklaşık bir saatte rotanın dibine indik.Çok yorulduğumu hissediyorum Düzenli bir şekilde kamp alanına döndük.bir saat sonra kampı toplamak üzere herkes çadırlarına çekildi.Saat 13:15’de herkesin hazır olması gerektiği söylendi.Çabuk hareketlerle çantalarımızı toparlamaya bakıyoruz.Ancak çantalar çok özenli toplanamıyor.Dışarıda hatırı sayılır bir rüzgar var.Çadırı toplarken, pek de rahat değil.İki kişi çadırı toplayamadık,arkadaşlardan yardım aldık.
Herkes toplandı. Telesiyejlere doğru yürüyüşe geçtik. Kar yine yumuşak ve batıyoruz. Dönüp zirveye baktığım da yoğun bir fırtınanın koptuğunu gördüm. Ömer arkadaşım ile önde yürüyoruz. Ömer genç ve çok güçlü sporcu. Hızlı yürüyoruz, öyle bir yürüyoruz ki arkadaki grubu gözden kaybettik. Hedefimiz telesiyejlere varmak ve orada gurubu beklemek. Telesiyejlere vardığımızda çalışmadığını gördük. Haber vereceğimiz herhangi bir telefon numarası da yok. Bu tesisleri çalıştıranlar çok sorumsuz ve Kayseri’de bunlarla ilgilenen herhangi bir merci de yok. Bu yıl 23 Nisan’da da aynı olay başımıza gelmişti. Paraları peşin alıyorlar ama hizmet yok. Ömer’le aramızda durum değerlendirmesi yapıyoruz. Telesiyejlerin ikinci bölümüne yürüyelim ve oradan telesiyejleri çalıştıralım ki arkadaşlarımız rahat insinler. Bu durumu bildirmek üzere tüm ekip arkadaşlarımın telefonlarının çeviriyorum, maalesef herkesin telefonu kapalı. Hızla telesiyejlerin ikinci bölümüne doğru yürüyoruz.Oraya vardığımızda sadece çalışanlar var, onlar da yetkililerin aşağıda olduğunu söylüyor.Söylene söylene aşağı iniyoruz.Ancak aşağıdaki yetkililer çok pişkin, nereye şikayet ederseniz edin diyorlar.Tesislerde de Kayseri belediyesinin reklamı var.Erciyes için öngördükleri planlamalardan bahsediyorlar.Lüzumu yok buranın düzgün işletilmesine yardımcı olsunlar yeter.Dönüş için verdiğim parayı geri alıyorum.Arkadaşlarla nihayet irtibat kuruyoruz.Telesiyejleri çalıştırdık ve onlarda yaklaşık iki saat sonra aşağı inmiş oldular.Saat 17:00’da Jandarmadaki işimiz bitti.kiraladığımız araç ile aşağı iniyoruz.Bizim dönüş için biletimiz saat 18:30’da. Arkadaşlar ısrar ediyorlar hep birlikte yemek yiyelim diye. Kiraladığımız araç sürücüsü de ısrar ediyor, misafirperver, güler yüzlü bir arkadaş. Hep birlikte yemek yemeğe karar veriyoruz.
Karadeniz Balık restorandayız. Bir kalabalık var, anlatılmaz. O sokak baştan aşağı lokantalar ve çok kalabalık. biz 9 kişiyiz, orta yere bir masa ayarlıyorlar. Herkes hamsi siparişi veriyor. İçecek olarak ben şalgam istiyorum. Dağdan inmişim içim yanıyor. Gelen soğuk şalgamı içtikçe içesim geliyor. Tabi bunun acısını otobüs il Bursa’ya yolculuk yaparken çektim.Göz açıp kapayana kadar saat 17:45 olmuş, bazı arkadaşlar daha yemeğini bitirmemiş bile.Biz acele eden arkadaşlar,dışarıda sözleştiğimiz saatte gelen aracımızı görünce acele ediyor payımıza düşen ücreti ödeyip, dışarı fırlıyoruz.İlk önce araca ben kuruldum, arkası sökün etti, herkes araca yetişti.Sürücümüz çok kibar ve yardımsever.Aracımız son hızla otogara hareket ediyor.Saat 18:30’da kalkacak aracımıza zamanından 20 dakika otogara varıyor.Arkadaşlarımız ile vedalaşıp, kocaman çantalarımızı yüklenip, otobüsümüze yöneliyoruz.Önümüzde 11 saat yolculuk var.Huzur içindeyiz.Güzel Erciyes’in zirvesine çıktık.Gelin gibi bembeyaz karlara bürünmüştü.Bizi bağrına bastı, daha ne olsun.Nurihan ile koltuklarımıza kurulduk.Yaptıklarımızı içeren bir sohbet ettik.Otobüsümüz, saat 05:30’da Bursa Otogara ulaştı.Kara kara düşünüyorum, Gemlik’e nasıl döneceğim.En erken araç saat 07:30’dan önce gelmez.Önce arkadaşım Nurihan nasıl gider diye araştırma yapıyoruz,şansı yaver gidiyor,arkadaşımın aracı 10 dakika içerisinde hareket edecek.Dışarıda nazlı bir yağmur var.O’nun altında yürüyoruz,neredeyse ıslanmadım diyeceğim.Arkadaşımı uğurladıktan sonra Gemlik’e gitme çaresine bakıyorum.Gözüme her zamanki gibi Yalova Seyahat ilişiyor.Yanına varıyorum.İki görevli beni karşılıyor.Gemlik’e gideceğimi söylüyorum.Görevli araç dolu olursa alamayacağını söylüyor.Ben cebimden 10 TL çıkarıyorum, buyurun ücretini, beni Gemlik’te bırakın diyorum.Beni hemen araca buyur ediyorlar.Çantamı özenle bagaja yerleştiriyorlar.Yer kalmazsa hostes koltuğuna oturabileceğimi söylüyorlar.Sonradan öğreniyorum ki Bursa Yalova arası 9 TL imiş.Ancak benim işim görüldü ve zamanında bu yorgunluk üzerine daha fazla beklemeden evime ulaşacağım.Saat 06:00’da aracımız Güzel Gemlik’e doğru yola çıkıyor.20 dakikada Gemlik’teyim.Bir faaliyet de böylece sona erdi. ARALIK 2010 HAYDAR BOZADA
Diseño original por Free CSS Templates | Adaptación a Blogger por Blog and Web